Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Vahiyden Kültüre

Celaleddin Vatandaş

Vahiyden Kültüre Sözleri ve Alıntıları

Vahiyden Kültüre sözleri ve alıntılarını, Vahiyden Kültüre kitap alıntılarını, Vahiyden Kültüre en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“İnsanın mürşidi Kuran’dır.”
Sayfa 209 - Pınar Yayınevi
kişinin gerçek anlamda kurtuluşu
Çünkü Ebu Hanife'nin de çok güzel ifade ettiği gibi kişinin gerçek anlamda kurtuluşu ancak İslam'ladır ve bu İslam vahiyle gelmiş olandır
Sayfa 119
Reklam
Delalet sahiplerinin yanında hidayet aramak, en büyük zulümdür.
Cahiller âlim, âlimler zelil hâle geldi.
Sayfa 166 - Pınar Yayınevi
Şeriat alimlerini (fakihleri) eskiler olarak niteleyip, eskinin modasının geçtiğini ve rağbetin yeniye (kendilerine) olduğunu söyleyen Celâleddin Rûmi şeriatı ve onun yanısıra tek hakikat kabul ettiği bâtını ifade eden sözleriyle konuyu ortaya koyar: Şeriat muma benzer, yol gösterir. Fakat mumu ele almakla yol aşılmış olmaz. Yola düzeldin mi o gidişin tarikattır, maksadına ulaştın mı o da hakikat. Bunun için "Hakikatlar meydana çıksaydı şeriatlar, yollar bâtıl olurdu" denmiştir.
Sayfa 73 - Pınar
Islam'a yeni girmiş Türkler Anadolu'ya geldikleri zaman, oldukça eski bir geçmişe sahip olan Hıristiyan kültürü ile karşılaşırlar. Ebul Ferec'in belirttiğine göre, bu kültürün mensubu olan kişiler 13. yüzyılda, Anadolu nüfusunun halk çoğunluğunu teşkil etmekteydiler. Ancak 14. yüzyıla gelindiğinde azınlığa düşerler. Bir müddet sonra iyice azalırlar. Bu insanların Anadolu'dan kaçtıklarını veya Türkler tarafından yokedildiklerini söylemek mümkün değil. Çünkü eğer böyle bir iddia ileri sürülecek olursa, bunu destekliyecek delil bulunamayacaktır. Aksine Türklerle bu insanların gayet dostane yaşadıklarını gösterir birçok belge mevcut durumdadır. Tarihin tanıklığı ile öğreniyoruz ki bu insanlar din değiştirip müslüman olarak, Türkleşerek yeni yapı içerisinde erimişlerdir. Ancak bu değişim sırasında eski inanç ve uygulamalarından bir çok unsuru yeni mensubu oldukları yapıya taşımayı da ihmal etmemişlerdir. Bugün halk arasında hala yaygın olan, Türbe ve yatır ziyareti ve bununla ilgili tören biçimlerinde eski Hristiyan-Bizans özelliklerinin birçok etkisini bulabilmekteyiz.
Sayfa 44
Reklam
İbn Teymiye
Delalet sahiplerinin yanında hidâyet aramak, en büyük zulümdür.
Sayfa 261
Eyvah! eyvah! ne kadar uzaklaştık. İnsanlardan güven kayboldu. Söylenir yapılmaz, bilinir sabredilmez. İman vardır ama yakine ulaşmamıştır. Ne oluyor bana; erkekler görüyorum akılları yok. Hışırtılar duyuyorum, kimsecikler yok. Evet, yemin ederim ki, cemaat içeri girip çıktılar, öğrendiler, sonra da inkâr ettiler. Önce haram dediklerine sonra helâl dediler. Sizin dininiz, dilinizin üzerindeki lokma gibidir. Birinize "hesap gününe inanıyor musunuz?" diye sorulursa "evet" der. O ceza gününün sahibine yemin olsun ki yalan. Hasan-ı Basri (Nedvî 60)
Kuran hiç bir fonksiyona sahip görülmeden kuru kuruya okunup durulmuştur sadece...
Vahiyden kültüre, insanlar arasında dinin dönüşümleri
Haberiniz olsun, iman çarkı (ilelebet) dönecektir. Bu çark her nerede dönüyorsa Allah'ın kitabına uygun olarak döndürün. Haberiniz olsun Sultan ve Kitap birbirinden ayrılacaktır. Sakın sakın siz Kitap'tan ayrılmayın. Haberiniz olsun başınıza öyleleri reis (emir) olarak geçecek ki onlara itaat etseniz sizi dalalet ve sapıklığa atarlar, itaat etmeyip isyan etseniz sizi öldürürler. " Orada bulunanlardan birisi sorar: "Ey Allah'ın Resulü ! Pekala ne yapalım?" Resülüllah (sav) : "İsa'nın ümmeti gibi yapın. Onları ateşe attılar, testere ile biçtiler (fakat yine de dinlerinden dönmediler) . Allah'ın taati uğruna ölmek, Allah'a isyan içinde yaşamaktan daha hayırlıdır. (İbn'u Hacer, el-Metalibu'l-Aliye 4/267: Heysemi, Mecmau'z-Zevaid 5/228)
Sayfa 77
Reklam
Katılıyorum
Tasavvufta belirtildiği gibi mutlaka her şeye rağmen bir mürşide itaat şartsa, buna Resullah’ın sevgili arkadaşları olan seçkin sahabelerden başkası daha lâyık değildir.
Sayfa 212 - Pınar Yayınevi
İnsan psikolojik yapısı gereği genellikle güçlü olana karşı ilgi duyar. Güçlü olanın doğru ve haklı olduğu anlayışı, düşüncede yer etmiştir. Elbette ki yanlış bir düşüncedir bu. Ancak pratikle gerçek her zaman birleşmez. Bu özellik nedeniyle Kasidiye Savaşı'nın yenilgisinden sonra, Farslıların bazıları, güçlü, galip müslümanlara meyleder ve bu fatih insanların dini olduğu için İslâm'ı benimserler. Ancak bunların yanısıra, İslâm'ı garip tarafın dini olduğu için değil de, hak din olduğu için iman edip benimseyenler de vardır. Fakat bu sonuncular azınlıkta kalırlar. Çoğunluğu, İslam'ı galip tarafın dini olduğu için benimseyenler oluşturur. Bunlar yeni mensubu oldukları dinin özelliklerinden inanmakta ve yaşamakta zorlandıkları özellikleri değiştirip, kendilerini İslam'a değil, İslam'ı kendilerine uydururlar. Böylelikle Farslının kafasına özgü bir İslam oluşur.
Sayfa 22
Hicri 3. yüzyıl, tasavvufun en canlı dönemi durumundadır....bu yüzyılda asıl kimliğini kazanmaya başlar.
Celaleddin rumi (mevlana(!)) şirk sözleri
“Bu kitap,mesnevi kitabıdır.mesnevi,hakikate ulaşma ve yakîn sırlarını açma hususunda din asıllarının asıllarının asıllarıdır. Tanrı'nın en büyük fıkhı, Tanrı'nın en aydın yolu, Tanrı'nın en açık bürhanıdır. Mesnevi, içinde kandil bulunan kandilliğe benzer, sabahlardan daha aydın bir surette parlar... Kalblere cennettir; pınarları var, dalları var, budakları var. O pi- narlardan bir tanesine bu yol oğulları Selsebil derler. Makam ve kerâmet sahiplerince en hayırlı duraktır, en güzel dinlenme yeridir. Hayırlı ve iyi kişiler orada yerler, içerler... Hür kişiler ferahlanır, çalıp çağırırlar. Mesnevi Mısır'daki Nil'e benzer; Sabırlılara içilecek sudur, Firavun'un soyuna sopuna ve kafirlere hasret. Nitekim Tanrı'da "Hak onunla çoğunun yolunu azıtır, çoğunun da yolunu doğrultur" demiştir. Şüphe yok ki, Mesnevî gönüllere şifadır, hüzünleri giderir, Kur'an'ı apaçık bir hale koyar, rızıkların bolluğuna sebep olur, huyları güzelleştirir. Şanları yüce, özleri hayırlı katiplerin elleriyle yazılmıştır, temiz kişiden başkasının dokunmasına müsade etmezler. Mesnevî Alemlerin Rabb'inden inmedir; Bâtil ne önünden gelebilir, ne ardından. Tanrı onu korur gözetir; Tanrı en iyi koruyandır, merhametlilerin en merhametlisidir. Mesnevî'nin bunlardan başka lakabları da var, o lâkabları veren de Tanrı'dır. Fakat biz bu az lakabları anarak lafı kısa kestik. Az çoğa, bir yudum su göle, bir avuç tane büyük bir harmana delalet eder.231
395 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.