Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

... Ve İhtilal

Altan Öymen

... Ve İhtilal Sözleri ve Alıntıları

... Ve İhtilal sözleri ve alıntılarını, ... Ve İhtilal kitap alıntılarını, ... Ve İhtilal en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ateşi bol olsun … Atatürk’ e ne dediği herkesçe biliniyor.
1960 yılının Mart ayında Nur Cemaati lideri Said-i Nursi Urfa’da kaldığı otelde öldü.
Doğan YayıncılıkKitabı okudu
Metin Toker:
(Biz) yemeğimizi yedik. Ben kitap okumaya koyuldum. Kayınvalidemle Özden bir ara yukarıya çıktılar, ev işleriyle meşgul oldular. Aşağı indiler, bir kenarda konuşmaya daldılar. Vakit gecikti, Paşa gelmedi. Ancak gece yarısı sırasında kapı çalındı. 'Ben açarım' dedim ve açtım. Açtım ve hayretten dilimi yutacak gibi oldum. Karşımda İsmet Paşa ile Adnan Menderes duruyordu. Çok neşeli görünüyorlardı. Eminim, çakırkeyiftiler. Birbirlerinin kollarını tutuyorlardı. Adnan Bey ‘Nasılsın, Metin?' diye sordu. İsmet Paşa Başbakan'dan içeri girmesini istedi. Fakat Menderes 'Başka sefere!' dedi. Şimdi Cumhurbaşkanı'na çıkacakmış. ‘Saat geç oldu' diye ilave etti. İsmet Paşa biraz oturabileceğini söyledi. Menderes itiraz etti. 'Davet ederseniz, memnuniyetle gelirim' dedi. Paşa sordu: 'Söz mü?' Menderes keyifli bir tarzda 'Söz' dedi.
Sayfa 75 - 1955
Reklam
“Sen demokrasiyi bırak, seçim çevrene yol, su, hizmet götürmeye bak...” Sanki, ikisinden birini düşünmek ötekini düşünmeye engelmiş gibi... Halka hizmet götürmek için, demokrasinin gereklerini rafa kaldırmak mübahmış gibi... Eğer demokrasinin gerekleri yerine getirilirse, halka hizmet götürülemezmiş gibi... Bu anlayış, ülkemizde demokrasinin başına gelen tehlikelerin en önemli nedenlerinden biriydi. Demokrasi tarihimizde daha sonraları da kendini gösterecekti. 1950-60 döneminin demokrasi tecrübesizliği içindeki iktidar partisine musallat olmakla kalmayacaktı. Yarım yüzyıl sonra bile, iktidar partisi siyasetlerinin temeli haline gelebilecekti.
Doğan KitapKitabı okudu
Meclis’te Demokrat Partili olmayanların toplam sayısı 39... 39’a karşı DP’lilerin sayısını tekrar edelim: 502. Demokrat Parti’nin 1954 seçimindeki zaferi böyle bir zafer. Ve iktidardaki parti, kazandığı o seçim zaferiyle büyük bir özgüvene kavuşması ve muhalefete ve basına karşı daha tahammüllü olması gerekirken, bunun tam tersini yapmış... 1954 seçiminden önceki Basın Kanunu’yla, basın özgürlüğüne vurduğu darbeden sonra, 1954 seçiminden sonra da yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmış, yargıçları (Yargıtay Başkanı üyeleri dahil) görevden alma yetkisini Adalet Bakanı’na veren yasayı çıkarmış. Ayrıca üniversite profesörlerini görevden ayırma yetkisini Milli Eğitim Bakanı’na vermiş. Seçim kanunundaki değişiklikle, muhalefetin devlet radyosundan sesini işittirme hakkının son kalıntılarını da yok etmiş. Kırşehir’in seçmenlerini, bir muhalefet partisine oy verdiler diye, illerini ilçe yaparak cezalandırmış... Bu gidişten vazgeçmesi yolundaki istekleri, telkinleri, ricaları hep reddediyor. Zaman zaman ortaya çıkan “bahar havaları” da uzun sürmüyor. Oysa, ülkede muhalefet partilerine oy vermiş olan seçmen oranı yüzde 40’tan fazla. Ama seçim kanunumuzdaki “il bazındaki çoğunluk sistemi”nin getirdiği sonuç bu. O yüzde 40’ın üstündeki oyların sahibi olan seçmenler, iktidarın gidişinden rahatsız.
Doğan KitapKitabı okudu
Öyleyse atın içeri!!!
– 6-7 Eylül Olayları gibi, Türkiye’ye çok büyük zarar veren bir olay kimin işine yarar?.. – Türkiye’nin düşmanlarının işine yarar. – Türkiye’nin baş düşmanı kim? – Rusya... – Rusya’nın Türkiye’deki uzantıları kimler?.. – Komünistler... – Onlar kim? – İşte, Aziz Nesin, Kemal Tahir, Hasan İzzettin, Asım Bezirci ve diğerleri... – Öyleyse, bunu da onlar yapmışlardır. Atın içeri onları da... Şaka gibi geliyor ama, o zamanki mantık buydu... Sadece dönemin, –siyasetteki, basındaki– ünlü “komünist avcıları” değil, bizzat hükümet, aynı iddiadaydı ve bu iddiayı resmen ilan ediyordu.
Doğan KitapKitabı okudu
Topkapı da İnönü’nün arabasının camı kırıldı, taşlandı. Saldırıyı tesadüfen bulunan askeri birlik önledi. Hükümet bu saldırının sorumlusu olarak CHP yi gösterdi
Reklam
Demokrat Parti Devlet Bakanının Vehbi Koç' a yaptığı nazik! tehdit
"Şimdi hamle yapıyoruz. Birçok tüccar da DP’ye girecektir. Eğer düşündüğümüz gibi birçok tüccar DP’ye kaydedilir ve siz de girmezseniz bankalardaki kredileriniz kesilebilir, kotalardan istifade etmeyebilirsiniz, birçok işinizde müşkülat çıkarılır, haberiniz olsun diye söylüyorum’ dedi.”
Doğan KitapKitabı okudu
1950 ler mi cidden
Muhalefete “nifak cephesi” hükümete ise “vatan cephesi “ yakıştırmasu yapan Adnan Menderes ; nifak cephesi, kin ve husumet cephesidir diyor
Aah aah
Sınırsız yetkilerle donatılmış Tahkikat Encümeni kuruluyor ve bu kurulun üyesi Bahadır Dülger; “ Biz meclisiz. Biz Temyiz tanımayız, adama Avukat tutturmayız. Hiç bir yere itiraz ettirmeyiz. Tevkif ederiz, hapsederiz” diyor
Demokrat Parti
Muhterem arkadaşlar; cidden artık ‘nereye gidiyoruz?’ diye sormanın zamanı gelmiştir. Bu gidişle memleket karanlık bir uçuruma, sonu gelmez bir maceraya sürükleniyor. Bu gidişin nerede duracağı belli değildir. Demokrat Parti başındakilerin bu zihniyetiyle nerede duracaklarını bilemeyiz. Bu zihniyet, artık çekinmeden ve pek cüretkârane bir şekilde yeni korkulu tedbirlere de kendilerini götürebilecektir. Bugün bunları yapanlar, yarın da oy masuniyeti (dokunulmazlığı) ve seçim hakkı üzerinde dahi korkulu kararlara girişebilirler. Çünkü ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak hastalığı tedavi görmedikçe, en vahim ihtilâtlarından(komplikasyonlardan) bile korkmak artık hakkımızdır.
Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
27 Mayıs öncesi durum
Özellikle son haftalar içinde, Ankara’da pek çok kimse aynı kaygı içindeydi. 18 Nisan’daki “Tahkikat Encümeni” kararıyla ve onu izleyen “Yetki Kanunu”yla hızlanan süreçte, demokrasinin temel kuralları fiilen yok edilmişti. Demokrat Partili 15 milletvekilinden oluşup yargı yetkisiyle donatılan “encümen”, ana muhalefet ile bir kısım basını tam bir baskı altına almıştı. Muhalefetin herhangi bir siyasi faaliyette bulunmasını yasaklamıştı. İsmet Paşa’nın demeçleri başta olmak üzere, iktidarı rahatsız edebilecek olan her söze, yazıya ve habere yayın yasağı koyuyordu. Gazetecileri sorguya çekiyor, ifadesini beğenmediklerini tutuklayabiliyordu. 28 Nisan’dan sonra bunlara bir de, İstanbul ve Ankara’da ilan edilen sıkıyönetim “önlem”leri eklenmişti. Gece sokağa çıkmak yasaktı. Gündüzleri de caddelerde üç-beş kişinin bir arada yürümesi, yasadışı toplantı yapmak sayılıyordu, o da yasaktı. Sivillere karşı, polislere ek olarak, askeri birlikler de harekete geçiriliyordu. Siyasi suçlar işledikleri öne sürülenler askeri mahkemelere sevk ediliyordu. Yayını beğenilmeyen gazeteler kapatılıyordu. Yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı özgürlüğü, gösteri özgürlüğü... Hepsi rafa kaldırılmıştı. Bu gidişin sonucunun iyi olabileceğine, yeniden demokrasiye dönülebileceğine inanmak fevkalade güçleşmişti. Bu koşullar altında yapılabilecek bir seçimin “adil ve serbest bir seçim” olacağına inanmak da güçleşmişti.
Doğan KitapKitabı okudu
Hmm
1954 seçiminden sonra meclisteki 541 milletvekilinin 502 si DP de olmasına rağmen Kırşehir muhalefete oy verdi diye ilçe yapılıyor