Corona Virüsü'nün tüm dünyada yaklaşık bir yıldır gündemde olduğu, hayatımızda olduğu bir süreçte benzeri bir salgını veba salgınını işleyen bu romanı büyük bir ümitle okudum. Ancak, maalesef beklediğim etkiyi bulamadım. Birincisi, Albert CAMUS zaten dili ağır, anlaşılması güç bir yazar. Bunun üzerine çevirisinin de çok kötü olması kitabı bir hayli çekilmez kıldı. Her ne kadar yorumlarda benim okuduğum, Nedret Tanyolaç ÖZTOKAT'ın çevirisinin çok kötü olduğunu öğrensem de, iş işten geçmiş ve maalesef ben söz konusu çeviri kitabı çok daha önceden almıştım. Kitabı okuduğum süreçte 1989'li yıllarda Alman Dili ve Edebiyatı'nı okumuş bir akrabam, derslerine giren bir profesörün "Çeviri kadın gibidir. Sadıksa güzel değildir, güzelse sadık değildir." dediğini ifade etti. (Kadınlarla ilgili bu çirkin benzetmeye zinhar katılmadığımı ifade etmek isterim.) Yani, aslına sadık kalan bir çevirinin güzel olma ihtimalinin düşük olduğunu ifade eden bu bakış açısıyla okumaya devam ettim ancak yok, kesinlikle çeviri çok daha iyi olabilirdi. Roman'a gelecek olursak, Albert CAMUS farklı takılmak istemiş, kitaba felsefi boyutlar getireyim gayretiyle, canım konuyu maalesef çok ama çok kötü işlemiş. Hani, bir film senaryosu vardır, bir yönetmen ya da bir ya da bir kaç oyuncu o eseri muhteşem hale getirir, başka bir yönetmen ya da oyuncu grubu ise aynı performansı gösteremez. Bu kitapta konu güzel, senaryo eh işte. İşleyiş maalesef çok kötü. Kesinlikle, çok daha güzel işlenebilirdi bu konu. Kitabı, yukarıda ayrıntılı olarak açıkladığım nedenlerden dolayı beğenmediğimi ifade edebilirim.