Veba

Albert Camus

Veba Konusu

Camus adı çoğu okur için Yabancı romanıyla özdeşleşir. Ancak yazarın en önemli yapıtı aslında "Veba"dır. Keskin bir gözlem gücünün desteklediği arı bir bilinçle Veba, yalnızca çağımızın değil, tüm insanlık tarihinin ortak bir sorununa değinir: Felaketin yazgıya dönüşmesi. Camus'nün hiçbir yapıtında böyle acı bir yazgı, böylesine şiirsel bir dille ele alınmamıştır. "Veba", insanın ve ışığın şiiridir. Bu şiirde renkler alabildiğine koyu, ancak yazarın sesi o denli umut doludur. Beklenmedik bir boyuta ulaşan veba salgını tüm Oranlıları ilkin umutsuzluğa boğar, ardından Doktor Rieux, Tarron ve Grand'ın gösterdikleri dayanışma örneği, başta yetkililer olmak üzere herkese bir güç ve umut kaynağı olur.
Tahmini Okuma Süresi: 7 sa. 42 dk.Sayfa Sayısı: 272Yayınlanma Tarihi: 29 Eylül 2015Yayınevi: Can YayınlarıOrijinal Adı: La Peste
ISBN: 9789755107677Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Türler:

Puan

8.110 üzerinden
4.740 Puan · 781 İnceleme

Veba Yorumları ve İncelemeleri

Tümünü gör
Bertha Mason

Bertha Mason

@Berthamason
·
18 Ocak 2022 20:47
10/10 puan verdi
“Bir hapsedilmişliği başka bir hapsedilmişlikle göstermek, gerçekte var olan herhangi bir şeyler göstermek kadar mantığa uygundur.” Daniel Defoe Camus’un romanının girişi için seçtiği bu alıntı kendi varoluşundaki labirentten çıkış yolu arayan insanın içinde bulunduğu haleti ruhiyeyi, tam bir
252 etkileşim
Maveraunnehire Meftun

Maveraunnehire Meftun

@5219Faruk
·
13 Nisan 13:19
Puan vermedi
Albert Camus'un "Veba" kitabı, insanların hayatta karşılaştıkları anlamsızlığı, absürtlüğü ve acıyı ele alan etkileyici bir roman olarak değerlendirilebilir. Camus, "Veba" romanında Cezayir'in evindeki Oran'da oluşan koruyucu hastalığı alır. Hikaye, toplumun
9 etkileşim
halienown

halienown

@halienown
·
24 Temmuz 2022 11:29
9/10 puan verdi
Veba içimizde değil mi? Yıllardır yaşanan olaylar, devrimler, akımlar, salgınlar ve savaşlar hiçbiri geçmişte kalmadı. Hala içimizde izleri sürüyor. Biz yaşadığımız çağ içindeki olayların bir esiri değil miyiz? Biz şu an bir dünya savaşı yaşamadık ama biz o zaman yaşayan insanların eserleri değil
58 etkileşim
Şerife Ceyhan

Şerife Ceyhan

@Ceyhans
·
12 Mart 18:18
10/10 puan verdi
Oran'da meydana gelen bir veba salgını sırasında hapsedilen bir halkın aylarca süren savaşı. Yakın zamanda bizim de bir benzerini yaşadığımız bir salgın. İnsanların evlerinden çıkamadığı, doktorların hastaları yanlarında polislerle zorla götürdüğü, duvarları aşıp sevdiğine kavuşmak için
5 etkileşim
Ekin

Ekin

@eknbyr
·
10 Nisan 2022 04:58
Puan vermedi
Veba, bilinmeyen bir yılda, Cezayir'in Oran şehrinde ortaya çıkıp, felakete dönüşen bir hastalığın başlangıcından sonuna kadar yaşattıklarını anlattığı kitabı Albert Camus'nün. Farelerin lağımlardan sokaklara dökülüp ölmelerinin ardından insanlara geçirdikleri, acılar içinde ölmelerine
31 etkileşim

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 57.9
Erkek% 42.1
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Albert Camus
Albert CamusYazar · 44 kitap
Varoluşçuluk ile ilgilenmiştir ve absürdizm akımının öncülerinden biri olarak tanınır; fakat Camus kendini herhangi bir akımın filozofu olarak görmediğinden, kendini bir "varoluşçu" ya da "absürdist" olarak tanımlamaz. 1957'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanarak, Rudyard Kipling'den sonra bu ödülü kazanan en genç yazar olmuştur.Ödülü aldıktan 3 yıl sonra bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir. Hayatı Çocukluğu ve gençliği 20. yüzyılın en güçlü Cezayirli yazarlarından biri olan Albert Camus, 1913'te Cezayir'in Mondovi kasabasında doğdu. Yoksul bir aileden gelen Camus'nün babası bir Alsaslı, annesi ise İspanyol'du. I. Dünya Savaşı sırasında, 1914'te babasını kaybetti. Annesi evlerde hizmetçilik yaparak oğlunu okutmaya çalıştı. Ancak Camus, daha bağımsız bir hayat sürebilmek için evinden ayrıldı. 1923'te liseye, ardından da Cezayir Üniversitesi'ne kabul edildi. Üniversite eğitimi sırasında sağlığı bozuldu ve 1930'da vereme yakalandı. Hastalığı yüzünden üniversite takımının kaleciliğini bırakmak zorunda kaldı. Bundan sonra çeşitli işlerde çalışmaya başlayan Camus, felsefe eğitimini ancak 1936'da tamamlayabildi. 1934'te Fransız Komünist Partisi'ne katıldı. Bu hareketinin kaynağı, Marksist-Leninist öğretisine (doktrinine) desteğinden ziyade, İspanya'da daha sonra iç savaşla sonuçlanacak politik duruma duyduğu kaygıydı. Ancak üç yıl sonra, Troçkist suçlamasıyla partiden atıldı. Camus 1934'te Simone Hie'yle evlendi. Simone bir morfin bağımlısıydı ve Camus'yle evlilikleri, Simone'nun sadakatsizliğine bağlı olarak son buldu. 1935'te "İşçinin Tiyatrosu"nu (Théâtre du Travail) kurdu fakat bu tiyatro 1939'da kapandı. Aynı yıl, verem hastası olduğundan Fransa ordusuna kabul edilmedi. 1940'ta piyanist ve matematikçi Francine Faure ile evlendi ve 5 Eylül 1945'te Catherine ve Jean adlarında ikiz çocukları oldu. Aynı yıl Paris-Soir dergisi için çalışmaya başladı. Daha henüz "Sahte Savaş" olarak adlandırılan II. Dünya Savaşı'nın ilk zamanlarında bir pasifist olarak kaldı. Ancak bu tutumu Paris'in Alman ordusu tarafından işgali ve 1941'de, komünist gazeteci Gabriel Péri'nin gözleri önünde idam edilmesiyle değişti ve onun da başkaldırmasına neden oldu. Paris-Soir ekibiyle Bordeaux'ya gitti ve aynı yıl ilk kitapları olan "Yabancı" ve "Sisifos Söylencesi"ni tamamladı. Camus, Bordeaux'yu 1942'de terkedip Cezayir'in Oran şehrine gitti ve ardından Paris'e döndü. Edebiyat kariyeri Camus II. Dünya Savaşı sırasında Naziler'e karşı oluşmuş Fransız Direnişi'ne katıldı ve bu direnişin bir parçası olarak "Combat" adında bir gazete yayımlamaya başladı. 1943'te gazetenin editörü oldu; fakat 1947'de "Combat" ticari bir gazete olunca buradan ayrıldı. Jean-Paul Sartre ile tanışması burada gerçekleşmiştir. Savaştan sonra, Sartre ve Beauvoir gibi kişilerin buluştuğu Boulevard Saint-Germain'deki Café de Flore'u ziyaret etmeye başladı. Bu yıllarda, aynı zamanda Amerika'yı turlayarak Fransız varoluşçuluğu hakkında dersler verdi. Politik olarak sol görüşlere yatkın olmasına rağmen komünizme karşı çıkması, ona komünist partilerde arkadaş kazandırmadığı gibi Sartre'dan da uzaklaştırdı. Camus, 1949'da vereminin tekrarlaması yüzünden iki yıl inzivaya çekildi ve "Başkaldıran İnsan"ı yayımladı. Bu kitap, Fransa'daki birçok sol görüşe sahip arkadaşı ve özellikle de Sartre tarafından hoş karşılanmadı ve Sartre'la bütünüyle yollarını ayırdı. Kitabının tatsız yorumlarla karşılanması Camus'yü kitap yazmaktan tiyatro oyunları çevirmeye itti. Camus, 1950'lerde kendini insan haklarına adadı. 1952'de Birleşmiş Milletler, Francisco Franco diktatörlüğündeki İspanya'yı üye olarak kabul edince UNESCO'daki çalışmalarını durdurdu ve kurumdan ayrıldı. Ayaklanmalarda insandışı bir sertlik kullanan Sovyet metodlarını eleştirdi. Pasifistliğini koruyan Camus, İdam cezasına karşı savaşını sürdürdü. Cezayir Bağımsızlık Savaşı 1954'te başladığında, Camus kendini ahlakî bir ikilem içinde buldu. Bunun nedeni, Cezayir doğumlu Fransızları tasvir ederken kullandığı sıfat olan "siyah ayak"tı. Ancak, sonunda, savaşta Fransa hükümetini savunuyordu. Kuzey Afrika'da başlayan isyanın, aslında Mısır önderliğindeki yeni-Arap emperyalizminin ve batıya saldıran Sovyetler Birliği'nin işleri olduğunu düşünüyordu. Cezayir'in özerk, hatta bir federasyon olmasını savunuyor; fakat bütünüyle bağımsızlığını desteklemiyordu. Öte yandan, Araplar'la "siyah ayak"ların beraber yaşayabileceğini düşünüyordu. Bu kriz sırasında ölüm cezasına çarptırılan Cezayirlilerin kurtulması için gizlice çalıştı. Camus, 1955 ve 1956 yıllarında Fransız "L'Express" dergisinde yazdı. Bunların ardından 1957 yılında Camus Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı. Nobel ödülünü aldıktan sonra büsbütün genişleyen ünü, onu XX. yüzyıl dünya edebiyatının başköşesine yerleştirdi. Genel yaklaşım bu ödülün bir önceki yıl yayımlanan "Düşüş" için değil, idam cezasına karşı yazdığı "Réflexions Sur la Guillotine" makalesi için verildiğidir. Stockholm Üniversitesi'nde yaptığı bir konuşma esnasında Cezayir konusundaki hareketsizliğini savundu. Fakat daha sonra Cezayir'de yaşayan annesinin başına ne geleceği konusunda meraklandığını bildirdi. Çelişkili sayılan bu durum Fransız sol entelektüelleri tarafından tepkiyle karşılandı. Ölümü  Camus, 4 Ocak 1960'ta, Sens yakınlarındaki küçük Villeblevin kasabasında "Le Grand Fossard" isimli bir yerde geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Daha sonra mantosunun cebinde bir tren bileti bulunmuştur. Büyük bir olasılıkla, Camus gideceği yere trenle gitmeyi planlamıştı; fakat arkadaşıyla birlikte arabayla dönmeyi tercih etti. İronik biçimde, Camus daha önce en absürt ölüm şeklinin ne olduğu sorulduğunda, araba kazasında ölmeyi bunlardan biri olarak nitelendirmişti. Kazanın gerçekleştiği Facel Vega marka otomobilin sürücüsü ve yayımcı dostu da Camus'yle birlikte hayatını kaybetti. Camus Lourmarin Mezarlığı, Lourmarin, Vaucluse, Provence-Alpes-Côte d'Azur'de gömülmüştür.  Camus'nün ölümünden sonra telif hakları Camus'nün çocukları olan, Catherine ve Jean Camus'ye devredildi. Ölümünden sonra 1970'te "Mutlu Ölüm", 1995'te de öldüğünde hala bitmemiş olan "İlk Adam" yayımlandı. Camus'ye göre "saçma" Camus'nün felsefeye en büyük katkısı, insanların ne berraklık ne de anlam sunan dünyada bunları aramalarının sonucu olarak oluşan "absürt" fikridir. Filozof bu felsefesini "Sisifos Söylencesi"nde açıklayıp "Yabancı" ve "Veba" gibi romanlarında da işlemiştir. Genelde varoluşçulukla birlikte ele alınan "Absürdizm" (Saçma, uyumsuzluk felsefesi) ile birçok yazar ilgilenmiş ve bu felsefi düşünce akımını kendine göre yorumlamıştır, Camus "saçma"`nın kurucusu değildir fakat bu düşünce akımında önemli bir yer tutar. Camus, makalelerinde okuyanı dualizmle tanıştırır. Mutluluk ve keder, yaşam ve ölüm, karanlık ve aydınlık.. Hayatın çeşitli biçimlerde geçtiğini ve insanın ölümlü olduğu gerçeği de budur. Sisifos Söyleni`de bu dualizm bir çelişki halini alır: Bir yanda yaşayarak hayatlarımıza değer vermekte öte yandan eninde sonunda yok olacağımız gerçeğini de bilmekteyiz. Bu çelişkiyle yaşamak "Absürt"`ün ta kendisidir. Eğer hayatımızın anlamsız ve boşuna olduğunu biliyorsak, kendimizi öldürmeli miyiz? Bu trajedik kısır döngü nasıl aşılabilir? Camus saçma kavramını burada kurar: yaşamın beyhudeliğinin bilincinde olan insan. Fakat Camus intihardan yana değildir, yaşamın anlamsızlığının yok edilemeyeceğinin bilincindedir fakat bununla savaşmaktan kaçınmaz. Varoluşçuluk ve absürdizm hakkındaki görüşleri Bazı eleştirmenler Camus`yü kategorize etmeye çalışarak onun bir varoluşçu ya da absürdist olduğunu söyler. Eleştirmenlerin mi ya da Camus`nün kendi ifadesinin mi doğru olup olmadığı tartışılmakla birlikte, Camus etiketlenmeyi sevmediğini belirterek varoluşçu olduğu tanımına karşı çıkar: "Hayır, ben bir varoluşçu değilim. Sartre ile isimlerimizin yan yana anılmasına hep şaştık. Sartre ve ben kitaplarımızı birbirimizle gerçekten tanışmadan önce yayımladık. Birbirimizi tanıdığımızda ise ne kadar farklı olduğumuzu anladık. Sartre bir varoluşçudur, benim yayımladığım tek fikir kitabı Sisifos Söylencesi`dir ve sözde varoluşçu filozoflara karşı doğrultulmuştur.Camus felsefesini en iyi anlatan sözlerinden biri de; 'hayat hiç bir şey değildir, itina ile yaşayınız.'dir. Hayatın bir anlam aramaya çalışmayacak kadar kısa olduğunu, nihayetinde bir anlamı olmadığı, anlamı olsa bile olmasının hiç bir şey değiştirmeyeceğidir. Bu yüzden insanın yapabileceği en iyi şey hayatını yaşamak olacaktır. Camus hayatın anlamsız olduğunu söylemiştir, fakat anlamsız bir şeyi anlamlı yaşamanın da bir sakıncası yoktur. Bu yüzden Camus'un felsefesi pesimizm veya aşırı bir melankoli değildir. Bir absürdist olup olmadığı hakkında da şunları söyler: "Absürt kelimesinin kötü bir geçmişi var ve bunun beni rahatsız ettiğini itiraf ediyorum. Absürt`ü Sisifos Söylencesi`de ele alırken, bir metod arıyordum doktrin değil. Sistemli bir şüphe pratiği yapıyordum. Daha sonra bir şeyler inşa edebileceği düşüncesiyle "tabula rasa" yöntemini kullanmaya çalışıyordum. Eğer hiçbir şeyin bir anlamı olmadığı varsayarsak, dünyanın absürt olduğu sonucuna ulaşmalıyız. Fakat gerçekten hiçbir şeyin hiçbir anlamı yok muydu? Bu noktada kalabileceğimize hiçbir zaman inanmadım." Camus ve futbol Camus`yle birlikte anılan ve sık sık gönderme yapılan konulardan biri de kaleciliğidir. Bir süre Cezayir Üniversitesi genç takım kaleciliği yapmıştır ve maç raporlarına göre tutkuyla oynayan cesur bir kalecidir. Bir seferinde arkadaşı Charles Poncet "tiyatroyu mu yoksa futbolu mu" tercih edeceğini sorduğunda, "Tereddütsüz futbol" cevabını vermiştir. Tüberküloza yakalanınca futbolu bırakmak zorunda kalmıştır. 1950'li yıllarda bir spor dergisine futbol hakkında bir yazı yazması rica edilince şöyle demiştir:  « Ahlak ve insanın yükümlülükleri hakkında güvenebileceğim ne biliyorsam onu futbola borçluyum.»   Camus, dini ve politik insanların aklımızı karışık ahlaki sistemlerle karıştırmaya çalıştığını böylece aslında basit olan şeylerin olduğundan daha komplike göründüğünü söyler. İnsanlar, politikacılar ve filozofların alanı yerine futbolun basit ahlakına bakmakla daha iyi edebilir.  

Veba Sözleri ve Alıntılar

Tümünü gör
Fidan

Fidan

@fdngny
·
26 Eylül 2022 14:22
Tamam! Hepimiz delireceğiz, orası kesin
460 etkileşim
Remziye Baytar

Remziye Baytar

@Eyizmerrrr
·
11 Temmuz 21:22
Gerçekten de felaketler ortak bir şeydir, ancak başınıza geldiğinde inanmakta güçlük çekilir. Dünyada savaşlar kadar vebalar da meydana gelmiştir. Vebalar da, savaşlar da insanı hazırlıksız yakalar.
2 etkileşim
Gurbet

Gurbet

@Islakkelebek12
·
09 Nisan 09:47
"Tamam! Hepimiz delireceğiz, orası kesin."
47 etkileşim
Rumeysa

Rumeysa

@RumeysaTu
·
10 Mayıs 18:53
Bir kenti tanımanın en bildik yollarından biri de insanların orada nasıl çalıştığına, orada birbirlerini sevdiğine ve nasıl öldüğüne bakmaktır.
46 etkileşim
Rumeysa

Rumeysa

@RumeysaTu
·
26 Mayıs 15:37
“.. uzaktan ya da yakından, haklı ya da haksız nedenlerle insanları öldüren ya da öldürmeyi haklı çıkaran ne varsa hepsini reddet­meye karar verdim.”
56 etkileşim

Veba İletileri

Tümünü gör
Kant ve Camus
Etik konusunu, değerler konusunu çalışırken
Immanuel Kant
Immanuel Kant
ve
Albert Camus
Albert Camus
’den çok şey öğrendim ama bana yetmedi.
Immanuel Kant
Immanuel Kant
, “İyilik için iyi olmayı istemek önemli.” diyor, bu çok önemli. İstemekle ilgili söylediği aşılamayacak bir şey. Sonra, onun ifadesiyle söyleyeyim, “Öyle eyle ki kendini ve başkasını yalnızca araç olarak değil amaç olarak göresin.” diyor. Bu çok önemli, her zaman her eylemimizde söz konusu.
Immanuel Kant
Immanuel Kant
’ı çok sert bulanlar var, oysa hiç değil. Çünkü “yalnızca” diyor. Ne demek? Yani sen birine bir şey yaparken sana bir şey dönsün diye yapma. Ben çok basit bir ifadeyle böyle dile getiriyorum. Ama dönmesine de bir engel yok. Sen bir şey beklemeden yaparsın ama dönerse de kabahat değil. Bunu kaçırıyorlar insanlar. Sonra
Albert Camus
Albert Camus
bunun üzerine durum değerlendirmesini koyuyor.
Albert Camus
Albert Camus
Veba
Veba
’da şöyle bir cümle kullanıyor; “İyiyi isteme de kötüyü isteme kadar zarar verebilir.” Ben de “İyiye ya da kötüye karar verirken değer bilgisiyle aydınlanmalıyız.” diyorum. İyiyi isteme, değer bilgisiyle aydınlanmamışsa kötüyü isteme kadar zarar verebilir.
İoanna Kuçuradi
İoanna Kuçuradi
100 TL Değerinde Kitap Çekilişi I Albert Camus Veba I Sineklerin Tanrısı
Çekilişe katılmak için bağlantıya tıklayabilirsiniz; youtu.be/ccj34IqTNNw YouTube üzerinden kitap çekilişi yaptım, çekiliş içerisinde
Albert Camus
Albert Camus
'un
Veba
Veba
kitabından tutun da ,
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin Tanrısı
gibi kitapları çekiliş olarak koymaya çalıştım, bağlantıya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Günde 54 sayfa, yılda 54 kitap hedefiyle 2022 yılı okuma listesi
2022 yılı için okumayı seven bir avuç öğrenci grubuyla aşağıdaki kitapları sırasıyla okuyacağız. Her gün kesintisiz en az 54 sayfa hedefiyle yola şimdiden çıktık... Umarım listeyi beğenirsiniz.
Victor Hugo
Victor Hugo
Sefiller (2 Cilt Takım)
Sefiller (2 Cilt Takım)
Voltaire
Voltaire
Candide ya da İyimserlik
Candide ya da İyimserlik
Honore de Balzac
Honore de Balzac
Vadideki Zambak
Vadideki Zambak
Emile Zola
Emile Zola
Döl Bereketi
Döl Bereketi
Charles Dickens
Charles Dickens
Oliver Twist
Oliver Twist
/
Büyük Umutlar
Büyük Umutlar
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski