Orhan Kemal, zamanın insanının yaşadığı geçim sıkıntısını, çileleri ve cefayı kendine has bir üslupla anlatmış. Kendisi de geçim sıkıntısı yaşamış olması hasebiyle sokak diline ve argoya çok hakim bir yazar..
Vukuat VarOrhan Kemal · Tekin Yayınevi · 1995826 okunma
Hanımın Çiftliği serisi üç kitaptan oluşuyor. Kitapların okunma sıralaması şu şekilde:
1. Vukuat Var
2. Hanımın Çiftliği
3. Kaçak
Ben seriyi uzun zaman önce okudum. Bu yüzden kitapları ayrı ayrı yorumlamayacağım, seriyi genel olarak yorumlayacağım.
Her kitapta başrol değişiyor. Kitaba giren çıkan çok fazla isim var. Başrol dediğin kişi kitabın
Yine fevkaladenin fevkinde, unutamadığım bir başyapıt Orhan Kemalden... Orhan Kemal her okuduğum kitabıyla beni büyüleyip, kalemine, kendine hayran bırakmaya devam ediyor halen. Gelmiş geçmiş en iyi, kalemi en güçlü, en deneyimli yazarlar arasında ilk sırada yerini koruyor bana göre. Bu seri kitaplarını okumayan kalmasın. Böylesine kaliteli bir üslupla işlenmiş roman okunmayı ve hak ettiği değeri, ilgiyi görmeli.
Orhan Kemal’den hikayeler okudum ama roman okumamıştım. Hanımın Çiftliği’ni de televizyondan biliyordum. Elbette ki kitabın farkı bilinen bir şey… Ancak Orhan Kemal’in romancılığına bayıldım. Kitap su gibi akıp geçiyor. Kurgu ve üslup konusunda harika..
Adana’da geçen roman, aynı zamanda üçlemenin de ilk kitabı. Meşhur ve büyük zengin Muzaffer Bey’in çiftliğinde yaşayan serseri yeğeni Ramazan, berberinin arkadaşının evinde gördüğü Güllü’ye aşık olur. Fakat Güllü’nün de çalıştığı fabrikadan Kemal diye sevgilisi vardır. Kitap, bu üçünün ilişkisine odaklanmış..
Vukuat VarOrhan Kemal · Tekin Yayınevi · 0826 okunma
Aşkların bedeli kanla ödenirmiş.Fellah oğlu Kemal ve fabrika kızı Güllü.. İnsanlar sevdiklerine aşka inanmayanlar yüzünden kavuşamazmış. Serinin birinci kitabı bir kez daha bunu gösterdi.
Para denilen şey hangi duygudan daha büyük olabilir? Bu soruyu Güllü'nün babası Cemşir' e, emmisi Reşit'e, abisi Hamza'ya ve Çiftlik sahibi Muzaffer Bey'in yeğeni Zaloğlu Ramazan'a sormak lazım. Aşkı, satın alacak para var mı bu dünyada?
Kemal'in ölümü zavallı anası Meryem'i ve onu karşılıksız seven Yaşlı Dakur'un kızı Fattum'u en büyük hayal kırıklığına uğratıp üzüntüye boğacaktır. Aşkta sadece sevenler değil analar da acı çeker. Ve en büyük acıları evlatlarının ölümü olur.
Muzaffer Bey ise toplumun modernleşme çabaları icinde gericiliğe savaş açmış ve küçük dağları ben yarattım edasıyla gününü gün ederken bütün bu olanlardan habersiz hayatına devam etmektedir. Onun tek gündemi siyaset ve kadınlardır.
1950'lerin toplumunu en güzel şekilde anlatan bir başyapıt olan Hanımın Çiftliği serisinin ilk kitabını okumak güzel bir edebi zevkti adeta.
Sırada ikinci ve üçüncü kitap var.nasipse..
Okuyalım.... Okutalım...
Orhan Kemal
Hanımın Çiftliği serisi bu seneki okuma listemdeydi. Serinin ilk kitabı Vukuat Var ile başladım. Okumadım, kitabı içtim adeta. Allahım ne güzel bir anlatım. Serinin dizi ve filmlerini izlememiş biri olarak adeta bir Türk filmi izler gibi keyifle okudum.
Çukurova’da geçiyor hikaye. Sosyalist gözükmeye çalışan ama kendi çıkarları peşinde koşan toprak ağaları, kızlarını “mal” olarak gören babalar, traktörlerin gelmesiyle işsizlik korkusu yaşayan işçiler, dini sömürenler, din mezhep ayrımcılıkları, “Allah bir” diye diye paraya tapanlar… Bu kadar mı güzel anlatılır bir dönem…
Dört karılı bir babanın sayısız kızından biridir Güllü. Tüm kardeşleri çalıştırılmış, paralarına babalarınca el konulmuş, ablaları para karşılığı satılmıştır. Ama Güllü farklıdır. Fabrikada çalışır, parasını kazanır. Kendini sattırmaya da niyeti yoktur. Fabrikadaki yağ ustası Kemal ile birbirlerini severler. Ama Kemal fakir ve farklı bir inanışa sahip olduğundan Güllü’nün ailesi nazarında bir araya gelmeeri mümkün değildir. Hele bir de toprak ağası Muzaffer Bey’in yeğeni Ramazan, Güllü’ye aşık olmuşken…
Son derece akıcı bir dil, sürükleyici bir hikaye. Tam bir film tadında. Şiddetle tavsiye ediyor, serinin 2.kitabı Hanımın Çiftliği’ni okumaya gidiyorum.
Önermeye bile kıyamayacağım kitabı sonunda bitirdim.
Orhan Kemal'in kitaplarını elimden geldiğince erteleyerek okuyorum ki bir gün hepsi tamamen bittiğinde ne yapacağımın çaresizliğiyle hemen karşı karşıya kalmayayım.
Anadolu insanının, Adana halkının içinden hapishaneye, Nazım Hikmet'e yolu uğrayan Orhan Kemal'in eserlerinde
Sıradan bir 8 Mart günü daha... Yine bazı düşünceli insanların 8 Mart ile ilgili paylaşım yaptığı, bazılarının umursamadığı, bazılarının kadına karşı nefretini kustuğu... Ama nihayetinde kadına karşı psikolojik ve fiziksel şiddetin son bulmadığı bir kadınlar günü... Artık psikolojim kaldırmadığı için haberleri takip etmiyorum, takip etmediğimden
Sevdiği varken bir kızı başkasına satmak isterlerse ne olur? Diğer hiçbir kızı direnmemişken ölmek üzereyken bile "ben ona varmam" diyen bir kız nasıl bir gavurdur? Nasıl bir inattır bu? Gavur inadı. "Evet ben gavurum" diye bağırır kız. Direnir, inatlaşır. Hanımefendi olup mutsuz olacağına fabrika kızı olarak mutlu olmayı tercih eder. Varsın fakir olsun ama mutlu olsun. Birçok kişi "aptal" der kıza. Para varken mutluluk neymiş? O mutluluk parayla her türlü bulunur. Bulunur mu peki? Haklılar mı? Belki. Ama insan sevdiğinden ayrılır mı bunun için? Her şeye "he" mi desin bu kız? Kendi duygularının hiç mi önemi yok? Kendi hayatı değil mi bu?
"Erkek, karısının küçük tanrısıdır." diyor bu kitaptaki çoğu kadın. Kaba saba, akılsız, pislik bir adamın yakışıklı olduğu için peşinden koşan bir sürü kadını anlatmış kitabında Orhan Kemal. Kızının istemediği bir adama satıldığını öğrenen kadının umurunda olan tek şey kocasının bu haberi verirken onun ellerini tutması. Kitaptaki bütün
Tesadüfen 2.cildi elime geçen ve çok beğendiğim kitap için bu siteye girdiğim zaman aslında kitabın 3.ciltten oluştuğunu öğrenerek cahilliğime yenildiğimi kabullenmistim. Bu kitapta şahane, çok güzel bir eser, şimdi sırada 3.cildi var. 2, 1, 3 şeklinde gitmiş olucam ama napalim bu defalık böyle oldu benim için çok güzel kitaplar sıralamasında en üst basamakta yer alan bir kitap, şiddetle tavsiye edilir..
Çukurova’da geçen romanlar benim için ayrı bir yere sahip zira İnce Memed’i anımsamak çok hoşuma gidiyor. Bu romanımız da Çukurova topraklarında geçiyor. Yıl 1950 ve çok partili rejime geçiş sancıları hakim, seçimlerde Demokrat Parti kazanıyor. Ülkenin siyasi değişimini de arka fondan takip ediyoruz. Kitabımızın baş karakterlerinden biri olan
Orhan Kemal'den okuduğum ilk eser ''Vukuat Var''. Sanırım son da
olmayacak. Başlangıçta okumakta neden bu kadar geciktiğime dair kendime kızdığım, sonrasındaysa evet şuan tam da sırasıydı dediğim bir başyapıt. Bazı kitapların hayatınıza girmelerinin bir zamanı var. Bu yüzden hiçbir zaman okumakta gecikmiş olamayacağımız bir eser.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan toplumsal dönüşümü, modernleşmeye ayak uydurmaya çalışan bir kesimi, toplumdaki kadının yerini, dini kendi çıkarları uğruna kullanan din insanlarını bütün çıplaklığıyla ele almış Orhan Kemal. Serinin diğer kitaplarını da en kısa zamanda okumayı planlıyorum. Okuyalım ve üstüne biraz düşünelim!
Sevdiğiniz bir insanla vakit geçirmek gibi Orhan Kemal'i okumak. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan birden bitiverir. Edebiyatımızın en iyi üçlemelerinden birinin ilk kitabını okurken geride uzun zaman unutamayacağınız duygular kalacaktır.
