... Çaldığım şeyin ne olduğu umurumda değildi. Wolfgang Amadeus Mozart'ı (1756-1791), Johann Sebastian Bach'ı (1685-1750) çalıyor ama Sevgili Tanrı'yı çalamıyorlardı.
Öyküm mü? Benim öyküm falan yok. Bugün dünden farksız. Yarın da bugün gibi olacak. Doğallıkla, öbür gün, daha öbür gün... Orasını Tanrı bilir, O büyüktür...
... Sanki Plutarkhos'un (46-120) bir kitabının çerçevesinde taşmış kocaman bir yapıtından okuyor gibi o ünsüz ünsanların yaşamlarını okuyordum... Eğer insan köşede bucakta kalmışların içini okuyamazsa ünlüleri hiç anlayamaz.
Avustralya edebiyatının önemli sanatçıların biri olan Franz Girll Parzer "Çalgıcı" eserinde 19. Yüzyılın "Toplum dışı insan" karakterini karşımıza çıkarmaktadır. Yalın sade bir dille kaleme aldığı ederde hayat hikayesi birinci şahıs diliyle anlatılmaktadır. Baş karakterimiz ihtiyar adam Jacop; saray muşavirinin oğludur. Babası katı, sert ve oldukça disiplinlidir. Çocuklarının eğitimi için her şeyi yapmaktadır ancak Jacop babasının tüm çabalarına rağmen her işte başarısız olur. Babası çok küçük yaşlarda keman eğitimi aldırır daha sonra jacop bir sınava girer ve kemanda başarısız olur çocukluğundan beri eğitimini aldığı, çok iyi çalabildiği kemandan bir süre sonra nefret etmeye başlar. Bu olaylardan ötürü babasının kendisiyle ilişkisi bozulur. Jacop babasının desteğiyle bir devlet dairesinde çalışır Jacop'un kulağına birgün güzel bir şarkı sesi gelir ve bu güzel ses kendisinde keman çalma isteğini uyandırır. Bu şarkı sayesinde hayatında ilk defa keman çalmaktan zevk alır. Şarkıyı çalan kızla daha sonra tanışır ve kızdan etkilenir. Babası durumu fark eder, Jacop'u evden kovar ve Jacop'un zorlu hayat mücadelesi başlar...
#okudumbitti #okudumokuyun #okudukçabüyürinsan #kitapyorumu