Yunan Ulusunun Doğuşu

Herkül Millas

Yunan Ulusunun Doğuşu Sözleri ve Alıntıları

Yunan Ulusunun Doğuşu sözleri ve alıntılarını, Yunan Ulusunun Doğuşu kitap alıntılarını, Yunan Ulusunun Doğuşu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kitap basımı, 18. yüzyıl sonralarına yaklaştıkça geometrik bir hızlanma sergilemiştir. Örneğin Büyük İskender’le ilgili bir “roman”ın, yüzyıllar içinde gittikçe daha büyük bir sıklıkla basıldığını görüyoruz: 16. yüzyılda 3 basım, 17. yüzyılda 6 basım, 18. yüzyılda 14 basım, 19. yüzyılın ilk yarısında 16 basım (Demaras 1985, 130). 18. yüzyılı 25 yıllık dönemler olarak dörde ayırdığımızda, her dönemde sırasıyla 107, 210, 455 ve 749 kitabın yayımlanmış olduğunu, yani büyük bir kitap yayımı patlaması olduğunu görüyoruz. Aynı dönemlerde din ile ilgili kitaplar sırasıyla tüm yayımın yüzde 75, yüzde 78, yüzde 70 ve yüzde 53’ü düzeyindeydi (Demarâs 1975, 330). Bu, “bilimsel” ve “gramer” kitaplarının 19. yüzyıl sonlarında din kitaplarına kıyasla hızla arttıkları anlamına gelmektedir.
Yunan İhtilali, tüm “Yunanlılar”ın katıldığı, bir hareket değildi. Bu biçimde bir yorum, tarihi bir “uluslar” mücadelesi olarak gören ve temelde geçen yüzyıl oluşmuş bir görüşten kaynaklanmıştır. Bu tür görüşler yanlış olmaktan öte, insanlara ve yeni kuşaklara bu “ulusçu” düşünceyi aşılamaktadır. Yunanlılar “cumhuriyetçi” ve “tutucu” olarak ayrılmışlardı. Cumhuriyetçiler ise, Osmanlı Devleti içinde, bağımsızlık düşünceleri gütmeden devrim yoluyla düzeni değiştirmek isteyenler, ve ayrı devlet kurmak isteyenler olarak ayrılmışlardı. Yunanlılar’ın önemli bir kesimi ise Osmanlı Devleti sınırları dışında ve genellikle Avrupa’nın büyük kentlerinde yaşamış ve bu yörelerdeki gelişmelerden etkilenmişlerdi. Kuşkusuz hiçbir şeye karışmayan, bu (mücadeleci) konularda görüş sahibi olmayan birçok insan da vardı.
Sayfa 219Kitabı okudu
Reklam
Ulusçuluk artık ortaya çıkma ve gelişme aşamasında değildir; dünyada egemen olan bir ideolojidir.
Bizans, Megali idea, Filiki Eteria
Yunan İhtilali arifesinde “cumhuriyetçi güçler” Bizans dönemini temel “suçlu” sayardı. Koraes’in Kardeşlik Öğretisinde Bizans’ı “aptal” ve “akılsız” bir dönem olarak değerlendirdiğini, Helen Nomarşisi’nde ise (ikinci kitap), Bizans’ın, Yunanlıların başına çöreklenmiş ve onları “yıpratan ve çökerten" bir “tiranlık, ruhban sınıfı ve soyluluk" belası olarak algılandığını görmüştük. Bizans, Yunan tarihçiliği tarafından Yunan devletinin kuruluşundan çok sonra “keşfedilmiş”tir. “Yunan Bizans” -yada Yunanca’da dendiği gibi “Helen Bizans”- resmi tarihçilikte 19. yüzyılın ikinci yarısında yerleşmiştir. “Megali ldea”nın, sonradan kazandığı “geniş Yunanistan” anlamı ile ortaya çıkışı, gene 19. yüzyıl ortalardadırr. ülc kez zamanın başbakanı 1. Köllettes tarafından 14 Ocak, 1844 tarihinde dile getirilmiştir: “Yunanistan coğrafi konumu yüzünden Avrupa’nın merkezidir; sağ eli ile Batı’nın elini, sol eli eli Doğunun elini tutar ve ikisini birleştirir... bu büyük düşüncenin (megale idea) ruhuna göre... vb." (Demaras E.R., 405, Skopetea 257).
Osmanlı uyrukluların aslında ayrıcalıklı değil, tam tersine, Batıkların karşısında imtiyazsız (unprivileged) bir durumda kaldıklarını da burada okuyoruz. 1792 yılında kimi haklar tanınarak, yerli tüccara da ticaret fırsatı tanınmıştı. Bu yazıda açıklık kazanmayan nokta, yüzyıllardan beri (hatta Bizans ve Selçuklulardan beri -Köprülü 195), süregelen kapitülasyonların ve ticaret ilişkilerinin, 19. yüzyıla girerken ve ancak Osmanlı Devleti’nin geriliği ve zaafları kesin bir biçimde ortaya çıkınca, neden birden ve yalnız son dönemle ilgili olarak, “emperyalist sömürü” ve “suiistimal” olarak nitelendirildikleridir. Ama verilen imtiyazların “iyi” bir şey olup olmadığı bile kimi zaman pek anlaşılmamaktadır. “Osmanlıların âdil yönetimi", “çağın ilerisinde yönetim” diye övülmekte, ama sonunda bunun iyi bir şey olmadığı ve bundan kaçınılmak gerektiği savunulmaktadır: “özgür ve denetimden uzak yönetimin... daima ayrılıkçı fikirlerin gelişmesine hizmet edeceği ve ülkeye yarardan çok zarar getireceği bir kez daha gözler önüne sergilenen gerçek olmuştur” (Özkan). Özkaya, Devlet “adalet ”ini övmekte ve sonra, bu yapılmasaydı devlet “uzun süre yaşamını sürdürürdü” demektedir (1985,154).
Regas’ın en ünlü yapıtı Thourlos adlı şiiridir. Türkçe’ye Marş olarak çevrilebilecek olan bu şiir bir devrimci manifesto görünümündedir. 1796 yılından sonra isyana kalkışan çevrelerde ve devrimci toplantılarda Marş’m, hem şiir olarak hem de şarkı biçiminde okunduğu, Regas’m kendisinin de kavalını çalarak katıldığı bilinmektedir. Şiir, ideolojik
Reklam
151 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.