Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı?

Paul Veyne

Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? Gönderileri

Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? kitaplarını, Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? sözleri ve alıntılarını, Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? yazarlarını, Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Olaylara şükürcü bir görüşle yaklaşacak olursak, bilginin toplumsal dağılımı (herkes her şeyi bilmez ama başkalarının yeteneğinden yararlanır) ekonomistlerin kusursuz işleyen pazarlanndaki mallann değişimi gibi tarafsız ve yararlı sonuçlar verir; ha­kikatin öğrenilmesinden daha masum, daha çıkar gütmeyen ne var? Hakikatin öğrenilmesi kaba iliş­kilerin tersidir. Elbette ki her yetenek aynı değildir; Platon bu kez Yasalar'ın IV. Kitabında efendisinin kendine öğrettiği yöntemleri anlamadan uygulayan, doktorun kölesinin sıradan bilgisiyle, bu yöntemle­rin nedenini bilen ve özgür bir öğrenim görmüş ol­duğu için "doğası gereği bilen" bir özgür insan olan doktorun hakiki yeteneğini kıyaslar.
Sayfa 188Kitabı okudu
Platon, Yasalar'ın VII. Kitabında kadınların askerlik mesleğinde yetenekli olduklarına inanmak için iki nedeni olduğunu söylerken rahatsız bir ruh halini ele verir: "Bir yandan anlatılan bir mite, Ama­ zonlar mitine inanıyorum," "öte yandan, günümüz­ de" Sarmatlar kabilesinin kadınlarının ok attıklarını "biliyorum." Bu, şu anlama geliyor: Psikolojik ayrın­ tılar önemli şeylerdir ve yaratıcı düş gücü de önemli başka bir şeydir: Platon mitleri suçluluk duygusuna karşın, daha doğrusu suçluluk duygusu yüzünden abartmıyor ancak onların hakikatinin kuşku götür­ meyecek özünü araştırıyor çünkü kendisiyle birlikte tüm çağdaşlarının tutsağı oldukları program böyle. Demek ki yalnızca bilmeye hakkımız olan şeyi biliyoruz (ya da şeye inanıyoruz, aynı şey): Çünkü zeka, kendini genellikle yetenek bakımından üstün olarak kabul eden bu çatışmalı ilişkinin tutsağı olarak kalır. İşte birçok önemli kişinin durumu bundan kaynaklanmaktadır. Biz daha önce, düşüncelerin bölümlere aynldığınz bilmenin önemli olduğunu ve bunun da her bilincin parçalanmasına yol açtığını gördük; bulgusal yöntem gibi bir itaatsizlik geliş­tirmedikçe, birçoğunun inandığı şey bir sözle red­ dedilmez, böyle olunca bu inançlar düşüncede de reddedilmez: Çünkü buna birazcık da kendimiz ina­nıyoruz.
Sayfa 186Kitabı okudu
Reklam
Sartre, düşselliğin gerçekliğin bir analojisi [ana­ logon] olduğunu söylerdi; düşselliğin bizim bazı ha­ kikatlere verdiğimiz ad olduğu ve tüm hakikatlerin kendi aralarında benzeşik oldukları söylenebilir. Bu farklı hakikat evrenleri ruhun değişmezleri değil, tarihin konularıdır.
Sayfa 180Kitabı okudu
Mitoloji karşısında oldukça kuşkucu davranan Aristoteles ve Polybios, konformizm ya da siyasi hesaplar nedeniyle, Theseus'un veya rüzgar kralı Aiolos'un tarihsel gerçekliğine inanmamışlar, mitleri reddetmek için çaba göstermemişler, yalnızca onları düzeltmeye çalışmışlardır. Niçin düzeltmeye çalışmışlardır? Çünkü mitlerin hiçbirisi, artık gösterilmeyen güvene layık şeyler değildi. O halde, mitlerin tamamını neden reddermediler? Çünkü Yunanlılar efsanelerin baştan aşağı yalan olabileceğine hiçbir zaman inanmadılar. Mitin antik dönemdeki sorunsalı, az sonra göreceğimiz gibi, doğası gereği açıklanamayan iki dogma ile sınırlıdır: Hiçbir şey başlangıcı itibariyle veya baştan sona yalan olamaz çünkü bilgi yalnızca bir aynadır ve yansıttığı şeylerle öylesine iç içe geçer ki aracıyı mesajdan ayıramazsınız.
Yunanlılar için mitsel bir gelenek, olağanüstü­ lüğüne karşın hakikidir. Origenes bunu çok iyi dile getirmektedir: Otantik olduklarında bile tarihsel olaylar bir kanıtlama konusu oluşturmazlar. Örne­ğin eğer birisi, öyküleri, Akhilelus'un bir tanrıçanın oğlu olması, Aineias'ın Aphrodite'nin oğlu, Sar­pedon'un Zeus'un oğlu olması gibi hakikate aykırı şeyler içerdiği için reddetseydi, Troya Savaşı'nın gerçekten yaşanmış olduğunu kanıtlamak olanaksız olurdu. Kanıtlama, "Troya'da gerçekten bir savaşın yaşanmış olduğu yönündeki evrensel inanışa için­den çıkılmaz bir biçimde karışan tüm mitsel kurma­ calardan" rahatsız olduğumuz kadar sıkıntılı olurdu. "Yine varsayalım ki herhangi birisi bu öyküye yarı insan Sphinks karıştığı için, "Oidipus'a, İokaste'ye, Eteokles'e ve Polyneikes'e inanmayı reddetsin. Bu durumda kanıtlama bir kez daha olanaksız olurdu. Bu öykü haknda ne söyleniyorsa, öyküsü hiçbir hayali öğe içermemesine karşın, Epigonlar hakkın­ da, Heraklesoğulları'nın dönüşü ve bunun gibi bin­lerce başka öykü hakkında da aynı şeyler söylene­cektir," diye devam eder Origenes.
Sayfa 124Kitabı okudu
Yunanlılar ise, yalanlar arasında bir hakikat arı­ yorlardı; hatanın kime ait olduğunu merak ediyor­ lardı; onlara göre, hatanın nedeni saflık, naiflik ve euetheia'dır, çünkü benimsenen sözcük böyleydi. "Tarihsel temelde yanlışlıklarla karışmış şeylere" saflık yüzünden inanılıyordu ve mitle karışmış bu yanlışlıklara mythôdes6 deniliyordu. Yalanların asıl sorumlusu saflıktı; yeryüzünde daha az saf olsaydı, masalcı da daha az olurdu. Antiqua credulitas mit­ lerin büyük çoğunluğunun eski dönemlere kadar uzandığını göstermektedir.
Sayfa 123Kitabı okudu
Reklam
Sonuç olarak, her şey tarihten ibaret olsaydı ve yer­ yüzündeki devrimler kadar da farklı çokgenler olsaydı, beşeri bilimlerin bugün hala söz ettikleri şey ne olurdu? Bu bilimler bize Yunan miti konusunda tarihin öğretemeyeceği bilgiler sunabilir miydi?
Bu anlayış Platon'un zor bir cümlesinin, Yasalar, 677 C, anahtannı içinde taşır; Pla­ ton'a göre; eğer insanlığın büyük bir kısmı periyodik olarak tilin kültürel kazanımlanyla birlikte yok olmasaydı, (geçmişte yapılanlann yeniden keşfedilmesinden başka bir şey olmayan) keşifler için yer kalmazdı.
Örneğin, Yunan efsanesi felsefenin başlangıcını şöyle yorumlayacaktır. İlk kez Thales bulmuştur her şeyin anahtarını: "Her şey sudur." Acaba Thales dünyanın tekliğini açıkça ifade ediyor muydu? Sonu monizme, Varlık sorununa ve doğanın tekliği sorununa çıkması olası bir yolda mıydı? Aslında, efsaneye bakılırsa, bu tez ne metafizik ne de antolojikti, daha çok alegorik... ve kimyasal bir tezdi: Her şey sudan oluşmuştu, tıpkı bizim için deniz suyunun klor ve sodyumdan oluşmuş olması gibi... ve her şey sudan oluştuğu için, her şey geçip gider, ilerler, değişir, kaybolurdu. Tuhaf bir kimya: Bu kimya farklı bileşiklerin basit bir tek cisimden oluştuğunu nasıl ileri sürer? Bunu ileri sürmüyor; hem bu bir açıklama değil, bir anahtardır ve bir anahtarın da basit olması gerekir. Peki bu bir monizm mi? Değil: Bilmecenin "çözümünden" monizm nedeniyle tekil olarak söz etmiyoruz. Kaldı ki, anahtar bir açıklama değildir. Açıklama bir olayı açıklığa kavuştururken, anahtar sırrı unutturur, gölgede bırakır, onun yerini alır, tıpkı duru bir cümlenin, ilk yapılan karışık ve az anlaşılır açıklamayı gölgede bırakması gibi. Thales, öyle Yunan felsefe geleneğinin gözünde canlandırdığı gibi, dünyayı kendi çeşitliliği içerisinde açıklamaz: Bu konuda, hemen unutuluveren bilmecemsi bir karışıklığın yerini alan hakiki anlamı, yani "su"yu gösterir. Çünkü, bilmecenin yalnızca çözüme götürmeye yarayan metni unutulur.
Sayfa 48
Derede küçük dalgaların ortasında yüzen çocuk şöyle diyordu: "Dere kaşlarını çatıyor"; böyle bir ifade ciddiye alınsaydı mit olurdu; fakat, çocuk bunu söylerken aynı zamanda derenin su olduğunu ve buradan su içilebileceğini vs. biliyordu. Aynı biçimde, ilkel bir insan doğanın her yerinde ruhlar görebilir, yatıştırmak ya da yüceltmek istediği, hisseden ve hareket eden bir gücü bir ağacın içine yerleştirebilir; bununla birlikte, aynı insan bir başka seferinde, yakacak veya yapı malzemesi çıkarmak için bu ağacı kesmekten de geri durmaz."
Sayfa 32 - Dipnottan
Reklam
İnançlarımızın doğruluğu, içerdikleri konunun doğruluğuyla ölçülmez. O yüzden bunun basit nedenini anlamak gerekir: hakikatlerimizi üreten bizleriz, bizi inanmaya iten şey gerçeklik değildir. Çünkü bu gerçeklik kabilemizin yaratıcı hayal gücünün bir ürünüdür.
Sayfa 225 - Alfa KitapKitabı okudu
Çünkü dinle ilişkisi en zayıf mitolojilerden biri olan yunan mitolojisi aslında tamamen halka dayanan edebi bir türden başka bir şey değildir; eğer edebiyat sözcüğü gerçeklik ve kurmacanın birbirinden ayrılmaya başlamasından önce, yani efsanevi öğelerin serinkanlılıkla kabul edildiği zaman için geçerliyse bu mitoloji geniş kapsamlı ve özellikle de sözlü bir edebiyattır.
Sayfa 42 - Alfa KitapKitabı okudu
Biz modernler ise, artık tekerrüre değil, evrime inanıyoruz: Çünkü insanlık uzun süre çocuk olarak kaldı, şimdi büyüdü ve artık mitlerden söz etmiyor.
Sayfa 243Kitabı okudu
Cicero
"bana bir şeyin nasıl bir zamanlar mümkün olduğunu ve bugün mümkün olmaktan çıktığını söylerseniz memnun olurum."
Sayfa 146Kitabı okudu
136 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.