Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zanaatkar Sözleri ve Alıntıları

Zanaatkar sözleri ve alıntılarını, Zanaatkar kitap alıntılarını, Zanaatkar en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Batı yüksek kültüründe, bütün sanatlarda, aşağılan­mış ve yanlış anlaşılmış sanatçılar derin bir iz bırakmış­lardır.
Her iyi zanaatkâr, somut pratikler ve düşünme ara­sında bir diyalog kurar: bu diyalog birbirini besleyen alış­kanlıklara doğru evrilir ve bu alışkanlıklar da sorun çözü­mü ve sorunu bulma arasında bir ritim oluşturur.
Reklam
Tüketiciler gerçekte kullandıkları güç yerine yeni satım aldıkları eşyalardaki potansiyel gücü satım alıyor; yeni otomobil saatte yüz mil hız yapabilse de sürücü, bu aracı zaten genellikle tıkanan bir tasdikte sürebiliyor. Modern müsrifliğin bir başka açıklaması ise tüketiciler için cazip olanın aracın nasıl çalıştığı değil de ondan beklentileri olduğu şeklindedir; en son çıkan bir şeyi satın almış olmak, onu daha uzun süre kullanabilmekten daha önemlidir. Her iki durumda da eşyaları böyle kolaylıkla elden çıkarabilmek, buzları elimizde tuttuğumuz gerçek nesneler karşısında duyarsız hale getirmektedir.
Sayfa 143 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Şimdi, füze krizi esnasında, İkinci Dünya Savaşı’nı yaşamamış olan gençler de gerçek korkuyu hissetmişlerdi. New York’taki o sokakta dondurucu bir soğuk vardı, ancak Arendt bunu fark edecek durumda değildi. Benden istediği, olup bitenlerden şu doğru dersi çıkartmamdı: Bir şeyler yapan insanlar, genellikle ne yapmakta olduklarını anlamazlar. Batı kültüründe kendi kendine zarar veren materyalin icadı karşısında Arendt’in sahip olduğu korkunun izleri, Yunan mitolojisindeki Pandora’ya dek uzanır. İcat tanrıçası olan Pandora, “Promethus’un günahlarını cezalandırmak üzere Zeus tarafından dünyaya gönderilmiş”1 idi. Hesiodos, Works and Days [İşler ve Günler]' adlı kitabında Pandora’yı, “bütün tanrıların en acı armağanı” olarak tarif etmişti; çünkü o içinde yeni meraklar bulunan kutusunu (ya da başka kaynaklara göre kavanozunu) açtığında, “insanlar arasına acılar ve kötülükler saçılıyordu.”2 Yunan kültüründe bu kültürün insanları Pandora’mn kendi yaradılışlarının bir unsuru olarak ortaya çıktığına giderek daha fazla inanır olmuşlardır; insan eliyle yapılan şeyler üzerinde yükselen kültür, sürekli olarak kendine zarar vermeyi göze alır.
Fordizm. ilk kez Adam Smith’in on sekizinci yüzyılda The Wealth o f Nations [Ulusların Zenginliği]' kitabında or­taya koyduğu nedenlerden ötürü, özel sanayide kötü bir üne sahipti. İş bölümü, bütünlükler yerine parçalar üzeri­ne odaklanır; Smith, tüccarların sahip olduğu canlılık ile işçilerin her gün her saat fabrikalarda aynı küçük şeyleri yaptıkları için gerileyen zekâlarını kıyaslar.
Doğuştan gelme, eğitilmemiş beceriler konusundaki is­tekler karşısında kuşkulu olmalıyız. “Şayet zamanım olsa ya da şöyle kendimi bir toparlasam iyi bir roman yazabili­rim” şeklindeki sözler, genellikle narsist fantezilerdir. Ter­sine, bir eylemin üzerinden tekrar tekrar geçmek ise öze­leştiriyi mümkün kılar.
Reklam
Bir ayna-alet (bu kavramı ben uydurdum) bizi kendi­miz hakkında düşünmeye davet eden bir uygulamadır. İki çeşit ayna-alet vardır. Bunlar da replikant' ve robottur. Replikant için modem adlandırma ilk kez Blade Runner [Bıçak Sırtı] filminde yapıldı, filmde insanların kopyalan başroldeydi. Ira Levin’in romanı The Stepford Wives’ta’ yaratılmış olan mükemmel kadınlar da birer replikant’ü. Gerçek dünyada gönüllere [kalplere] hizmet eden banş el­çileri de replikant makineler gibidirler, biyolojik olarak iş­lev görmesindeki gibi, kalbin şarj olması için gerekli ener­jiyi sağlarlar. Bütün bu marifetler, bizi taklit ederek bize ayna tutarlar.
Kant elbette yıkıcı ba­tıl inançların yetişkin zihnindeki etkisini yitireceğini umu­yordu ancak makinenin tıkır tıkır işleyişinin duanın yeri­ni alabileceğini tahayyül etmemişti.
Otorite” toplumsal bir ağda itibarlı bir mevki işgal etmekten daha fazla bir anlama sahiptir. Benzer şekilde zanaatkâr için de otorite kendi becerile­rinin kalitesine dayanır. Ve kuyumcu örneğinde, usta ku­yumcunun otoritesini tesis eden iyi beceriler, kendi etik değerlerinden ayrılmaz bir haldeydi. Bu etik zorunluluk, teknolojik faaliyetin ortasında yani kuyumculuğa kendi ekonomik değerini kazandıran analiz işleminde ortaya çık­mıştı
Yine de yeni ekonominin zanaatkarların m çabalan, muzafferiyetçiliğe karşı bir önlemdir. Yeni ekonominin büyümesi, Amerika ve İngiltere’de bu işçilerin çoğunu kendi aralarında bütünleşmeye sevk etmiştir. Kendi çalışanlanna pek az sadakat gösteren şirketler, elbette bunun karşılığında da çalışanlarından pek az bağlılık görür. 2000’lerin başlarında sıkıntıya düşen internet şirketleri, bu davranışlarının sonucunda acı bir ders almıştı. Çalışanlar tehlikeye düşen şirketlerin ayakta kalması için çaba sarf etmek yerine batan gemiyi derhal terk etmeyi tercih etmişlerdi. Kuruluşlar karşısında kuşkulu olan yeni ekonomi işçileri, şirket siyasetlerine katılım bakımından iki nesil önceki teknik işçilere kıyasla daha az söz ve oy hakkına sahiptirler; bunlardan pek çoğu gönüllü örgütlenmelerin üyeleri olsa da pek az aktif katılım gösterirler.
Reklam
O zamanki genç halimle Arendt’e diyemeyeceğim bir şeyi şimdi söyleyebilirim: İnsanlar kendi yaptıkları şeyler sayesinde kendileri hakkında da fikir sahibi olabilirler; yani maddi kültürün bir anlamı vardır. Yaşlandıkça öğretmenim Arendt de Homo Faber'in sahip olduğu muhakeme gücünün insanlığı bizzat kendisinden koruyabileceği konusunda daha umutlu olmuştu. Ben de ömrümün kışında, çalışan insan-hayvan konusunda daha fazla umut beslemeye başladım. Aslında Pandora kutusunun içindekileri daha az korkutucu hale getirmek mümkündür; daha insani bir maddi hayatı başarabiliriz, yeter ki eşyaları imal etmeyi daha iyi kavrayabilelim.
İnsanların yeni ekonomi görevlerinde yaptıklan çalışma, beceriye bağlı, yüksek tansiyonlu ve uzun zaman alan işler olsa da bu çalışma, yine de emekten kopuk vaziyettedir: Araştırmamızda, işlerinde yaptıkları başarılı bir çalışmadan dolayı ödüllendirileceklerine inanan pek az sayıda teknisyenle karşılaştık. Modem zanaatkar böyle bir ideali, zahmetle meydana getirmiş olabilir ancak ödüllerin yapılanmasının verili durumunda, böyle bir çaba göze çarpmayacaktır.
İyi bir öğretmen tatmin edici bir açıklama sunar; büyük bir öğretmen ise -Arendt öyleydi- huzursuzluk yaratır, rahatsızlık verir ve tartışmaya davet eder.
Bu ilk kitap zanaatkârlık yani eşyaları güzelce yapabilme becerisi hakkındadır. İkinci kitap, saldırganlığı ve fanatizmi yönlendiren ritüellerle ilgili hünerlere yöneliktir; üçüncüsü de sürdürülebilir çevrelerde yerleşme ve yapım bakımından gerekli becerileri keşfetme peşindedir. Üç kitap da teknik konusunu ele alıyor; ancak teknik akılsız bir işlem olmaktan ziyade kültürel bir konu olarak değerlendiriliyor; her kitap belirli bir hayat tarzını idame ettirmekle ilgili bir teknik hakkındadır. Projenin tamamı ise üretken kullanım hakkında ortaya koymaya çalıştığım kişisel bir paradoksu içeriyor.
Homo Faber, maddi emek ve pratiğin hâkimidir; Animal laborens’ın bir meslektaşı değildir, ondan üstündür. Böylece, Arendt’e göre, biz insanlar iki boyutta yaşamaktayız. Birincisinde bir şeyler yaparız, bu durumda belli bir göreve boyun eğmiş ve ilkesiz [amoral] bir özellikteyizdir. Biz aynı zamanda üretimi durdurduğumuz, tartışmaya ve birlikte akıl yürütmeye başladığımız daha yüksek ve başka bir hayat tarzına da sığınırız. Animal laborens “Nasıl?” sorusuna odaklanmışken, Homofaber ise “Niçin?” diye sorar.
54 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.