Öykülerin İskandinav kültürüne dair öğeler içermesi ilgi çekici. Kuzeyin soğuk, ıssız atmosferi öykülerin derinlerine sızmış. İçindeki on üç öyküden yedisini beğendim. Diğer öyküler tatsız bir sembolizme sahipti benim için.
Ve oraya gitmeye dair bir özlem... Hâlâ o özlemi duyuyorum ama eskiden olduğu kadar kahretmiyor beni. Şimdiye kadar öyleydi. Buranın ışığında o özlemi çiçeklendiren bir şey var.
Ben kesinlikle öykü insanı değilim. Okurken o kadar zorlandım ki… Yarım bırakmak istemediğim için bitirmeye zorladım kendimi. Belki başka zaman, kafam boşken okursam seveceğim öykü vardır içinde ama bugün hiçbirini sevemedim.
Kitap, uzun süredir merak ettiğim bir kitaptı. Arka kapak yazısı, aldığı ödüller ve farklı kitapların referans aldığı kitap olarak önüme daha önce birçok kere düşmüştü. Yorumlara baktığımda seven kadar sevmeyen insanlarda vardı, bu sebeple kendi kararımı sadece okuyarak verebileceğimi anlamış oldum.
İçerisinde on üç tane öykü var ve hepsi ilginç öyküler. Gerçeklik ve gerçeküstülük arasında gidip gelen çok fazla anlatım var. Sizi rahatsız eden ve içinizden bu işte bir yanlışlık var duygusunun çokça gezindiğini hissediyorsunuz.
Dünyadan, insanlardan, işinizden sürekli bir kopuş anlatılıyor. Hikayelerin özü bu kopuşlar değil belki ama hikaye hep bir kopuş etrafında sarmalanıyor. Ayrıca kara mizah ve insanı rahatsız eden o duygu peşinizi hiç bırakmıyor.
Benim aşırı sevdiğim bir kitap olmadı, bazı hikayeleri çok sevmiş olsamda sürekli bu anlatımda bir şey çıkarmam lazım, şimdi neyi kastediyor gibi bir duygu durumuna beni soktu. Yani bu insana rahatsızlık verme durumu bende biraz can sıkıntısı verme gibi oldu, okuduğum birkaç hikaye beni bitirmeye teşvik etti. Özellikle kitaba ismini veren Zeplin öyküsü gerçekten başarılıydı, Zeplin'in duygularını merak ederken buldum kendimi. Yani sizin de bu kitapla ilgili kararı kendiniz vermemiz gereken bir yerde bırakıyorum ama bence daha güzel kitaplar var. Okumasakta olurmuş. İyi okumalar.