Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kitap Güneşim

''Bu deniz bu güneş Çekiyor içine sanki İçim bir hoş Eski bir dost Bir tanıdık sanki Yıllar önce ayrılıp Ait olduğum yerdeyim sanki.''
Sayfa 152 - karina yayıneviKitabı okudu
Reklam
'Sağlı sollu kesikler ve yer yer morarmış izler aşağılara indikçe daha ciddi görünen yaralara dönüşüyordu. Nihayet çarşafı iyice kaldırdığında kızarmış, kararmış, sıyrılmış, yer yer yanmış ve çamurlanmış bir deri gördü ama en azından bacakları ve ayakları yerli yerindeydi!''
''Düğün ile cenazenin birlikteliği nasıl bir şeyse, Türkiye topraklarındaki insan kalabalığı da öyle bir manzaraydı. İnsanlar bir yandan canlarını kurtardığına seviniyor, bir yandan da sefalete sürüklenmiş olmaktan kahroluyordu.''

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
''Dayımın içinde kesilip biçilmedik yer kalmadı. Çift olan bütün iç organları kısaltıldı, fazlaları alındı, körbağırsak gibi işe yaramayanları da çıkartıldı. Öyle ki, ameliyatlardan önce altmış kilo gelen dayım, içerisi boşaltıla boşaltıla, çift uzuvları teke indirile indirile otuzsekiz kiloya düştü. ''
Tekin YayıneviKitabı okudu
''O gece sabaha kadar Kırkmerdiven Mahallesi'nin iki evinde, iki kadın feryadı duyuldu. Postacı Tahsin biyandan, Bakırcı Yusuf biyandan karılarını dövüyordu. İki kadının feryadı, sabaha kadar birbirine cevap verdi.''
Tekin YayıneviKitabı okudu
Reklam
''Bir şey kötü gider ve bütün taşlar devrilir. Kendinizi kurtarmanın hiç bir yolu yoktur. Ta ki biri sizi çekip çıkarana kadar.''
Bir sürü farklı yaşam şekilleri vardır. Ve farklı ölüm şekilleri. Ama sonunda... geriye sadece bir çöl kalır.
"Parasının kendisine dokunulmazlık kazandırdığını sanıyordu," demişti bana. Karısı Fausta Lopez de şu yorumda bulunmuştu: "Buradaki bütün Türkler gibi." Not: Güney Amerika ülkelerinde Ortadoğu'dan göçen Arap kökenlilere Türk gözüyle bakılır.
''Şimdilerde çok farklı artık, gülmek için uyarıcı isteyen insanlar var her yerde. Dikkat ettiniz mi her yerde komik video paylaşımları, insanların zayıflıkları, dış görünüşleriyle dala geçen capsler, alaya alınan yaşamlar. Sadece kahkaha atmayı mutluluk sanan insanlar. Tebessüm ile kahkaha atmayı sakın karıştırmayın. Birinde gerçekten huzur ve mutluluk vardır; kahkahadaysa birikmiş stresi boşaltma işlemi. Yüzyıllardır tüm ülke krallarına, padişahlarına, kreliçelerine, sultanlarına bir bakın! Saraylarında daima kendilerine güldürecek komedilere ihtiyaç duymuşlardır. Saray soytarıları...''
''Her gün izlediğin haberlere, sporlara, medyaya bir baksana. Benim olacaksın cinayetleri, bu vajina benim tacizleri, kazanmak isteyen sporcular, en güzel olmak isteyen kadınlar, en iyi olmak isteyen anneler, en yakışıklı benim diyen erkekler, uzaktan yapılan yardımseverlikler daha neler neler. Yani herkes sonucun peşinde. ''
Reklam
''Mesela sen benim otizmli olduğumu biliyorsun, peki ama otizmi biliyor musun? Ayrıca hadi beni ve otizmi biliyorsun, ama anlıyor musun? Anladın diyelim, ama hem benim duygularımı hem de kendi duygularını tanıyor musun? Bunlara hayır diyorsan... Ben senin için farklıyım demektir, engelliyim, deliyim, tuhafım, hatta bazen acınası, bazen üzülesiyim. İşte bilen ile bilmeyenin farkı bu: Bilmeyen için hastayım, bilen içinse sadece farklı biri...''
İnkılap yayınlarıKitabı okudu
''O zaman şunu anladım ki, bir tek gün dışarıda yaşamış olan bir kimse, hiç zahmetsiz yüz sene hapiste kalabilir. Canının sıkılmaması için yeter derecede anıya sahip olmuştur artık. Bir bakıma faydalı bir şeydir bu.''
can yayınlarıKitabı okudu
''Elimden her nesneyi almışlardı, zamanı bilmeyeyim diye saati, yazı yazamayayım diye kalemi, bileklerimi kesemeyeyim diye bıçağı; sigara gibi en ufak bir sakinleştirici bile benden esirgendi. Tek bir söz söylemesine ve tek bir soruyu yanıtlamasına izin verilmeyen gardiyandan başka bir insan yüzü görmedim, bir insan sesi duymadım; göz, kulak, bütün duyular sabahtan geceye, geceden sabaha kadar en ufak bir besin almıyordu, insan kendi kendisiyle, kendi bedeniyle ve masa, yatak, pencere, leğen gibi dört-beş dilsiz nesneyle çaresizlik içinde tek başına kalıyordu, suskunluğun siyah okyanusundaki cam fanuslu bir dalgıç gibi yaşıyordu insan, kendisini dış dünyaya bağlayan halatın kopmuş olduğunu ve o sessiz derinlikten hiçbir zaman yukarı çekilmeyeceğini ayrımsayan bir dalgıç gibi hatta.''
''İnsana değmeden yaşanmıyor, insanoğlu insansız bir hayat bulamadı. Gerçi Avrupa'da, Amerika'da çoktan buldular diye düşünüyor; oralarda bir sürü insan evinde, bilgisayar başında, insan yüzü görmeden yaşıyormuş.''