Çok sevmek. Geçmişi unutup geleceğe adım atacakken Karahan'ın aklında bir tek bu vardı. Engeller, istemeyenler umrumda değildi.Aynı durum Nazlı içinde geçerliydi. O gemileri yakmaya hazırlanırken, Karahan ise geçmişin yüzüne vurulması ile karalar bağlamış ve korkusundan vazgeçmiş gibi yapmıştı. Bir bankta edilen bir kaç cümle size ne mi
"Ey benito musolini! Ey gayet yüce,
İtalyanlar başvekili muhterem Duce!
Duydum ki, yelkenleri edip de fora
Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora.
Buyursunlar… Bizim için savaş düğündür;
Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür.
Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
Hem karadan, hem denizden ordular
Yara açsın kayalar ayaklarında varsın,
Varsın,omuz başların kamçılardan kızarsın,
Hayda,sarıl yollara...Ardına bakma,hayda!
Sen yük altında haykır,yatsın eller sarayda.
İnce bir iz bırakır yere sızdıkça kanlar,
Seni bulur izinden ıslığını duyanlar...
Bu ağrılar duyurmaz sana yalnızlığını,
Kızıl dudaklarından bırakma ıslığını,
Fırtına,yağmur,soğuk...Ne varsa üstüne çek!
Bu çetin yolculuğun sonunda,gün gelecek,
Sırma saçlar saracak her kan akan yerini,
Gül dudaklar öpecek o kırbaç izlerini...
Ağzında şarkılıktan çıkmış iniltilerle
Dağ, taş deme,arkadaş,gün batmadan ilerle!
Kendi kendimizi karalar gibi geçmisimizi karaladık...
Sultan ikinci Abdülhamid 'e " Kızıl Sultan", Vahideddin 'e "Hain Sultan" damgası vurduk.
Kimisine yobaz kimisine gerici dedik.
Bu arada Sultan İbrahim Han'ın talihine de "Deli" lakabı düştü!