Hepimizin özgür iradesi vardır ama ancak gözlerimizi, geçmişimizin ve bugünümüzün gerçeklerine açtığımız zaman özgür iradeden olabildiğince yararlanırız...
Bir ilişkiyi sürdürebilmek için öfkemizi tutup kendimizi ifade etmekten kaçındığımız zamanlar az mıdır? Peki ya canı istediğinde öfkesini salıveren insanlar? Kimilerinin bu davranışı yanına kâr kalır, bir bedel ödemez, kimileri de öfkesini kontrol altında tutmayı öğrenip acı çeker. Bazıları ise öfkeyi ifade etmenin sağlıklı bir yolunu bulur...
İnsanları uçurumdan aşağı iten ve zihinlerinin bedenlerini toptan ele geçirmesini sağlayan o nihai tetikleyici nedir? Bu sorunun yanıtını aramayı hâlâ sürdürüyorum...
Siz sevemezsiniz adaşım, siz şehirde yaşayanlar ve köyde yaşayanlar; siz, birisine itaat eden ve birisine emredenler; siz, birisinden korkan ve birisini tehtid edenler. Siz sevemezsiniz.
Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi? Pekala, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi o? Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?
Biz 'normaller', hangimiz yaşadığımız en acı verici ve zor anlara dair anıları zihnimizin olabilecek en derin köşesine gömmeye ve unutmaya çalışmayız ki?