"İnsan vicdanının sorularını akıllı bir ağırbaşlılıkla aydınlattığı, önemli ebedi üretimleri için" 1957 yılında #nobel edebiyat ödülü ne layık görülmüş. Dürüst olmak gerekirse beni pek aydınlatmadı, oldukça karışıktım, kitaptan sonra çorba oldum.
Jean-Baptiste Clamence, Paris Seine nehrinden geçerken bir olaya tanık oluyor ve sonrasında hayatı değişiyor. Zirvede biriyken yavaş yavaş düşmeye, düştükçe sorgulamaya başlıyor ve kendi muhasebelerini yaşarken feci savruluyor, okuru da yanına alarak.
Kitabın arka kapağında da yazdığı gibi, eser aslında bir itirafname, insanın durumunun vahimetini sırtlanıp alaycı bir şekilde aynayı kendimize çeviriyor.
Sizin aynalar ne durumda dostlarım?
Bende sıkıntı yok, biraz Camus’nun absürdizmini düşünür, sonrasında mis gibi uyurum yine bu gece...
Önemli:
Kitabı kafanız çok dingin olduğunda ve sakin bir ortamda okuyunuz. 100 sayfa olmasına aldanmayınız, zor bir deneyim sizi bekliyor.