"Onlar varlıklarını, insanların ömrünü tüketerek sürdürüyorlar. Fakat zaman, gerçek sahiplerinden alınınca ölüyor. Her insanın kendisine ait belli bir zamanı vardır. Ve bu zaman da yalnızca onda kaldıkça canlıdır, yaşar."
Bu da, sonunu düşünmeden başladığı öyküler gibi bir oyundu sanki. Yaşamında ilk defa, onun hayal gücünün dışında, kendi başına bir öykü oluşuyor ve o seyirci kalıyordu! Felç olmuş gibiydi.
1800lerin sonunda doğan yazar bir yüzyıla tanıklık etmiş dünya savaşlarını yaşamış ve 1998 yılında ölmüştür.
Ben kitabı dinleyerek tamamladım ancak mutlaka edinip tekrar okumak istediğim bir kitap. Daha önce Çelik Fırtınalarında eserini okuyup beğenmiştim. Bu eserde ana tema insanın yalnızlığı ve yalnızlaştırılması. Yazar toplum, siyaset, kadınlar gibi bir çok konuda bir yaşam hikayesi üzerinden görüşlerini ve eleştirilerini dile getiriyor.
Keyifli okumalar...
Was man nicht zu verlieren fürchtet, hat man zu besitzen nie geglaubt und nie gewünscht.
-İnsan kaybetmekten korkmadığı şeye asla inanmamış ve sahip olmak istememiştir.