a

Antik Çağ

0 üye
Tragedya aracılığıyla mitos, en derin içeriğini, en anlamlı biçimini kazanır; bir kez daha doğrulur, yaralı bir kahraman gibi, ve tüm güç fazlalığı, ölmekte olanın bilgelik dolu dinginliğiyle birlikte, gözlerindeki son bir güçlü ışıltıda yanar. Neydi istediğin, bre Euripides, bu ölüm döşeğindekine bir kez daha angaryalar yüklemeye çalışırken? Senin zorba ellerinde öldü o: ve şimdi, eski şatafatı Herakles'in maymunu gibi yalnızca süslenmek için kullanmasını bilen, taklit edilmiş, maskelenmiş bir mitosa gerek duydun. Ve mitos nasıl sende öldüyse, müziğin dehası da sende öldü: hırslı müdahalenle, müziğin tüm bahçelerini yağmalamak istediğinde, onu da taklit edilmiş, maskelenmiş bir müzik haline soktun. Ve Dionysos'u terk ettiğin için, Apollon da seni terk etti; onların kampındaki tüm tutkuları yerinden kaçır ve onları kendi çemberine sürgün et; kahramanlarının konuşmaları için sofist bir diyalektiği sivrilt ve törpüle kendine -senin kahramanlarının da yalnızca taklit edilmiş, maskelenmiş tutkuları var ve yalnızca taklit edilmiş, maskelenmiş sözler söylüyorlar.
Sayfa 67 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Dionysos ayinine katılanların oluşturduğu esrik sürü, bu tür ruh halleri ve bilgilerle coşar: onların gücü, bizzat kendilerini, kendi gözlerinde değiştirmiştir, öyle ki kendilerini, yeniden oluşturulmuş doğa dehaları, satirler olarak gördüklerini sanırlar. Tragedya korosunun daha sonraki kuruluşu bu doğal fenomenin sanatsal olarak taklit edilişidir; elbette bu taklitte, Dionysosçu seyircilerin ve Dionysosçu büyülenmişlerin birbirinden ayrılması gerekmiştir. Yine, Attika tragedyasının izleyicisinin orkestradaki koroda kendini bulduğunu, aslında izleyici ile koro arasında bir karşıtlık olmadığını her zaman göz önünde bulundurmak gerekir; çünkü bunların hepsi yalnızca dans eden ve şarkı söyleyen satirlerden ya da bu satirlerce temsil edilenlerden oluşan büyük ve ulu bir korodur. Koro, biricik seyreden, sahnenin vizyon dünyasını seyreden olduğu sürece, "ideal seyirci"dir.
Sayfa 51 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bizim bildiğimiz anlamda seyircilerden oluşan bir izleyici kitlesi, Yunanlılara yabancıydı: onların tiyatrosunda, seyirci bölümünün ortak merkezli yaylar biçiminde yükselen teraslı yapısında, herkesin çevresindeki tüm kültür dünyasını tamamen görmezden gelmesi ve bakmaya doyarak, kendinin de bir koro üyesi olduğunu sanması olanaklıydı. Bu kavrayışa göre, koroyu, ilk-tragedyadaki ilkel aşamasında, Dionysosçu insanın kendini yansıtışı olarak adlandırabiliriz: bu fenomene en iyi, sahici bir yeteneğe sahip olduğunda, canlandırması gereken rolün, elini uzatsa tutabileceği somutlukta gözlerinin önünde durduğunu gören oyuncunun yaşadığı süreçte açıklık kazandırabiliriz.
Sayfa 51 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bizler, bir koronun, özellikle opera korosunun modern sahnedeki konumuna alışkın olduğumuz için Yunanlıların trajik korosunun asıl "eylem"den daha eski, daha ilksel, daha önemli olduğunu asla kavrayamadık -oysaki ne kadar da açıklıkla aktarılmıştır bu durum-, yine geleneğin aktardığı bu büyük önemlilik ve başlangıçsallıkla, koronun yalnızca düşük, hizmetçi varlıklardan, işte ilkin yalnızca teke türünden satirlerden oluşturulmuş olmasını bir türlü bağdaştıramadık, sahnenin önündeki orkestra bizim için hep bir sır olarak kaldı; şimdi ise sahnenin eylemle birlikte, temelinde ve başlangıçta yalnızca vizyon olarak düşünüldüğünü, biricik "gerçeklik"in tam da bu vizyonu kendisinden üreten ve dansın, sesin ve sözün tüm simgeselliğiyle o vizyondan söz eden koro olduğu kavrayışına vardık. Bu koro, vizyonunda, efendisi ve ustası Dionysos'a bakar ve bu yüzden sonsuza dek, hizmet eden korodur: bunun, tanrının, nasıl acı çektiğini ve kendini yücelttiğini görür ve bu yüzden kendisi eylemde bulunmaz. Koro, tanrıya düpedüz hizmet eden bu konumda, yine de doğanın en üst, yani Dionysosçu anlatımıdır ve bu yüzden, doğa gibi, coşkunluk içinde kehanet ve bilgelik sözleri söyler: acıyı paylaşan olarak aynı zamanda bilgedir, dünyanın yüreğinden hakikati bildirendir, Böyle fantastik ve itici görünen, bilge ve coşkulu, aynı zamanda tanrının aksine "naif bir insan" olan satir figürü bu şekilde oluşur: doğanın ve onun en güçlü dürtülerinin suretidir; onun simgesi olduğu gibi, onun bilgeliğini ve sanatını da bildirendir: müzisyen, şair, dansçı, ruhlarla konuşan, bir ve aynı kişidir.
Sayfa 54 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
312 syf.
8/10 puan verdi
Tutankamon - Son Sır / Kahire - 1951
Antik Mısır'a açılan gizli bir geçitten girmeye hazır mısınız? Cevabınız '' Evet '' ise okumanızı tavsiye ediyorum... 1950'li yıllar. Tutankamon’un mezarının açıldığı günden beri aranan kayıp hazine, tıpkı firavunu ebedi uykusunda rahatsız edenlerin uğradıkları değişmez lanet gibi, bir efsane haline gelmiştir… Amerikalı avukat Mark, delicesine âşık olduğu güzel Kıpti kızı Atiye’nin de yardımıyla, firavunların koruyucu büyüsünün yok olmaya yüz tuttuğu, kötülüğün pençesinde yalnız ve çaresiz kalma tehdidi altındaki Mısır’ın sancılı dünyasına dalar.
Tutankamon
TutankamonChristian Jacq · Doğan Kitap · 2008119 okunma
Satirler korosu her şeyden önce Dionysosçu kitlenin bir vizyonudur; sahnedeki dünya da bu satirler korosunun bir vizyonudur: bu vizyon, bakışları "gerçeklik" izlenimine karşı, sıralar boyunca oturmuş kültür insanlarına karşı donuk ve duyarsız kalmaya yetecek kadar güçlüdür. Yunan tiyatrosunun biçimi ıssız bir dağ vadisini andırır: sahnenin nimarisi ışıltılı bir bulut imgesi gibi görünür: dağda gezinen Bakkhalar yüksekten, ortasında Dionysos'un görüntüsünün kendilerine açınlanacağı harika bir çerçeveye bakar gibi bakıyorlardır bu imgeye.
Sayfa 52 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
159 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.