Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
312 syf.
8/10 puan verdi
Tutankamon - Son Sır / Kahire - 1951
Antik Mısır'a açılan gizli bir geçitten girmeye hazır mısınız? Cevabınız '' Evet '' ise okumanızı tavsiye ediyorum... 1950'li yıllar. Tutankamon’un mezarının açıldığı günden beri aranan kayıp hazine, tıpkı firavunu ebedi uykusunda rahatsız edenlerin uğradıkları değişmez lanet gibi, bir efsane haline gelmiştir… Amerikalı avukat Mark, delicesine âşık olduğu güzel Kıpti kızı Atiye’nin de yardımıyla, firavunların koruyucu büyüsünün yok olmaya yüz tuttuğu, kötülüğün pençesinde yalnız ve çaresiz kalma tehdidi altındaki Mısır’ın sancılı dünyasına dalar.
Tutankamon
TutankamonChristian Jacq · Doğan Kitap · 2008119 okunma
Hellen Dini’nin Oluşumu
Önceleri tam anlamıyla bir aile atasına tapınma şeklinde beliren Hellen dini; ailelerin büyümesi, birbirleriyle birleşerek daha büyük topluluklar haline gelmesiyle orjinal niteliğini kazandı. Çünkü; her ai­le, her kabile, katıldığı yeni topluluğa girerken kendi tanrısını da geti­riyor, topluluk da bu tanrılara o kabilenin yeni toplumdaki yerine
Sayfa 45 - Ara YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Dionysos’a dithyramboslarla tapınanı, ancak onun gibi olanlar anlayabilir! Nasıl da şaşkınlıkla bakmış olmalıydı ona, Apolloncu Yunanlı! Tüm bu olup bitenin aslında kendisine öyle pek de yabancı olmadığının, hatta Apolloncu bilincinin yalnızca karşısındaki bu Dionysosçu dünyayı bir perde gibi örttüğünün korkusuna kapıldığında, daha da büyümüştü bu şaşkınlık.
Sayfa 26 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Yemek köle ya da özgür aşçılar tarafından hazırlanıp servise hazır hale getirilirken konuklar ve ev sahibi klinelerin üzerinde uzanmış bir şekilde beklerlerdi. Hellenlerin bu alışkanlığı nereden edindiği sorusu uzun süredir akılları meşgul etmektedir, ancak, M.Ö. 640'lara tarihlendirilen Asur kralı Assurbanipal'in kline üzerine uzanarak yemek yediği sahne bu alışkanlığın doğudan öğrenildiği yönündeki tezi destekler niteliktedir.
Sayfa 189 - Pinhan YayıncılıkKitabı okudu
Kölelerin servis yapmak için kullandığı büyük ölçekli olanları dışında çatal Antik Çağ masalarında hiçbir zaman bulunmadı. Konuklar kesicilerin hazırladığı küçük lokmaları ağızlarına götürmek için parmaklarını rahatlıkla kullanabiliyorlardı. Sulu yemekler, salyangoz ve yumurta için kaşık kullanılırdı. Kaşık kelimesi Hellence kokliarion Latince cochleare / coclare isimleriyle karşılanırdı ve her ikisinde de salyangoz ve salyangoz kabuğu isimleriyle ilişkili idi.
Sayfa 187 - Pinhan YayıncılıkKitabı okudu
'Bir gölgenin rüyası...'
Günümüzden 2.500 yıl önce büyük şair Pindaros, insana günübirlik varlık diyor ve onu bir gölgenin rüyası olarak betimliyor: "Günübirlikler: Nedir kimse? Ne değildir kimse? Bir gölgenin rüyasıdır insan." — Pindaros (Alıntı
Kaan H. Ökten
Kaan H. Ökten
)
Reklam
Antik Çağ yemek kitapları arsında en fazla üne ve en fazla bilinmeze sahip olanı Apicius'un kısaca De re Coquinaria, uzun olarak De Opsoniis et condimentis sive de re culinaria libri decem adıyla bilinen yemek kitabıdır. Bu kitap muhtemelen M.S. 4. yüzyılda yaşayan Caelius Apicius tarafından yazılmış ve imparator Tiberius döneminde (14-37) yaşamış olan damak tadı düşkünü Marcus Gavius Apicius'un tarifleriyle birleştirilerek yayımlanmıştır.
Sayfa 76 - Pinhan YayıncılıkKitabı okudu
Hawkes'a göre kadınların klasik Yunan döne­mindeki ikincil konumuyla ilgili tutumların çoğu "on dokuzuncu yüz­yıl biliminin eğilimleri" tarafından abartılmıştır. Hawkes, kadınların klasik Yunan döneminde bile, Giritli atalarının özgürlüğüne bir ölçüde sahip olduğunu söyler: Tıpkı Girit'teki gibi, kadınlar Tannça'nın gücünü hem tinsel hem de toplum­sal açıdan paylaşıyordu; tapınak görevlisi kadınlar son derece saygın kişilerdi ve kadınların dinsel kurumlan, tapınaklarla kutsal yerlerin çevresinde kurulu­yordu. Örneğin bunların en etkililerinden birinin, Efes'deki ünlü Artemis (Di­ana) tapınağı olduğu düşünülür. Bu kentte ve aslında genellikle İonya'da ka­dınlarla genç kızlar son derece özgürdü. Kadınlar güç ve sorumluluğu, bütün ülkede tanrıça için düzenlenen şenliklerde ve tapınaklarda hizmet ederek ka­zanırken, eski tapınçlara da özgürlük tanınıyordu. Saygın evli kadınlarla genç kızlar gecelerini çıplak tepelerde topluca, coşkuları kamçılayan danslar ede­rek; belki alkollü ama genellikle gizemli birtakım içkiler içerek geçirirdi. Ko­caların bunu onaylamadığı ama dinsel konulara da pek karışmak istemedikle­ri söylenir.
Sayfa 83 - Payel YayıneviKitabı okudu
Aristoteles’in Vasiyeti
Aristoteles’in vasiyeti şu ölümsüz sözlerle başlar: “Umarım her şey yolunda gider, ancak olur da bir aksilik çıkarsa…” Devamında çocuklarının nasıl bakılacağını anlatır ve kölelerinin serbest bırakılmasını ister. Ardından vasiyetini uygulayacak kişiye, eğer Herpyllis tekrar evlenmek isterse, onun layık olan bir adama verilmesini buyurur. Vasiyetnamesi Aristoteles’in, karakteri, bir deha olmuş olması dolayısıyla bozulmayan, yavan, ama namuslu ve terbiyeli bir adam olduğu izlenimini veriyor. Vasiyetnamesini, parasının bir bölümüyle Stagira’da gerçek boyutlarında bir Zeus bir de Athena heykelinin yapılmasını isteyerek bitirir. Terk edilmiş kalıntılar arasında bu heykellerin tek bir izine dahi rastlanmıyor artık.
Sayfa 53 - Gendaş YayıncılıkKitabı okudu
Speusippos
Platon 347’de öldü ve Akademia’nın yönetici makamı boşaldı. Platon’un en çalışkan öğrencilerinden yarım düzine kadarı bu saygıdeğer makamın ancak tek bir adam tarafından doldurulabileceği inancındaydı. Ne var ki, hepsi de birbirinden farklı bir kişiyi düşünüyorlardı (genelde kendilerini). Aristoteles de bu noktada bir istisna değildi. Platon’un dayısı olan Speusippos’un bu makama getirilmesini nefretle kabullendi. Speusippos’un morali hep bozuk biri olduğu söylenir; hatta bir keresinde, ders sırasında havladı diye bir köpeği kuyuya attığı anlatılır. Söylentiye göre, en belirgin hizmetlerinden biri, fırınlara atılacak odunların taşınmasını kolaylaştıran bir aygıtın icadıdır. O dönemde akademinin saygınlığını sağlayacak kişinin Speusippos olması bir talihsizlikti. Speusippos’un sonu da hüzünlü oldu. Kinik Diogenes’le Atina’nın agorasında giriştiği bir tartışma sonunda tüm insanların gözü önünde rezil olunca, utancından intihar etti. Speusippos, öğretileri iki bin yıl boyunca düşün dünyasının temelini oluşturan Aristoteles’le tinsel olarak yarışabilecek düzeyde değildi. Akademinin başına onun getirilmiş olması ise, Platon’la olan akrabalığından kaynaklanıyordu. Atama kararı açıklandığında haksızlığa uğradığı hissine kapılan Aristoteles, Atina’yı terk etti ve kendisi gibi haksızlığa uğradığını düşünen arkadaşı Ksenokrates de peşinden gitti.
Sayfa 18 - Gendaş YayıncılıkKitabı okudu
166 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.