c

Cemil Meriç

2 üye
Cemil Meriç
Konya yolculuklarımda ilk defa olarak başkası ile temas ettim. Başkası, yani, kendi insanım. Kaderin karşıma çıkardığı genç üniversiteli «sen bizden değilsin» dedi. «Sen bizden değilsin»!. Evet, ben onlardan değildim. Ama onlar kimdi? Uçurumun kenarında uyanıyordum. Demek boşuna çile çekmiş, boşuna yorulmuştum. Bu hüküm hakikatin ta kendisi idi. Tanzimattan bu yana Türk aydınının alın yazısı iki kelimede düğümleniyordu: aldanmak ve aldatmak. Senaryoyu başkaları hazırlamıştı. Biz sadece birer oyuncuyduk. Nesiller bir ütopyanın kurbanı olmuşlardı. Ama bu ütopya sonuna kadar yaşanmadıkça gerçeği görebilir miydik? Kalabalık, kayaya yapışan bir midye şuursuzluğu ile geleneklerine sarılmış, cebîn ve uyuşuk. Arada bir uyanır gibi oluyor. Sonra tekrar dalıyor derin uykusuna. Avrupa'yı tanımamak, gaflet. Avrupa'yı tanıyan, ülkesinden kopuyor. Bu lânet çemberinden nasıl kurtulacağız? Gerçeği görmek hatâyı sonuna kadar yaşamakla mümkün. Yığın Avrupalılaşırken, aydınlar Türkleşmeli. Ve çalışmağa başladım. Spinoza kırk dört yaşında ölmüş. Nietzche kırk dört yaşında delirmiş. Ben yolumu kırk dört yaşından sonra buldum.
Sayfa 282 - 34. BaskıKitabı okudu
Edebi Fikir
Ahvalimizin mütercimi satırlarda hep aynı kaygıyı yüklendi durdu: ‘İnsanlar görüyorum. Yangından kaçar gibi kaçıyorlar vazifeden, önlerinde uçurum bir uçurum ki; memleketimin insanları ile dolu, bir uçurum ki uçsuz bucaksız. Uçurum değil, bir ejderin ağzı.’
Mümin Munis
Mümin Munis
Reklam
okunması gereken kitap budur
Karanlığa o kadar alışmışsınız ki, yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi.
Geri134
349 öğeden 341 ile 349 arasındakiler gösteriliyor.