Kurulu düzene/rejime soralım: "Sen neye inanıyorsun?" "Ben hiçbir şeye inanmamaya inanıyorum!"
Hangi cümlelerle ifade ederse etsin, bu cevaba çıkar yolu. Zira hâli, keyfiyeti, diyalektiği ve hedefleri (kör kütüklüğü) bu cevabın onun “kimliği” olduğunu ortaya koymaktadır.
Hani komünistlerin meşhur lafı vardır ya: “Bir Tanrıya inanmıyoruz ama Tanrı’ya inananların olduğuna inanıyoruz!” Mevcut sistem inanmıyor ama inananların var olduğuna inanıyor ve onlara bir takım haklar ve ruhsatlar veriyor. Şunları yapabilir ve şunları yapamazsın! Mesela namaz, oruç, zekât vb. ibadet ve ritüelleri yapabilir, faizi, fuhşu, kumarı vb. kaldırmaya, men etmeye kalkışamazsın. Burada benim dediğim olur!
Peki, din bu kötülükleri şiddetle ve katiyetle men etmiyor mu?
Ediyor ama ben etmiyorum. Çünkü ben inanmıyorum!
Ülkemizin ve insanımızın en temel sorunu bu: Düzenin/rejimin, halkının inandığına inanmıyor oluşu! Siyaset ve politika kirliyse, eğitim defolu nesiller yetiştirmeye devam ediyorsa, toplumsal çürüme ve yozlaşma hat safhaya erişmişse, ekonomi bozuksa, hâsılı toplum huzursuz, mutsuz ve kaygılıysa bunun biricik sorumlusu rejimin inançsızlığıdır.
Toplumsal kalkınma ve refah tam da işte bu noktadan başlamalı, başlatılmalı!
Mesela teknolojinin inançla ne alakası var diye saçma bir soru soracak olanlara “git, biraz oku!” deyiniz!
-
Geçmediğimiz köprüye, girmediğimiz tünele, uçmadığımız havalimanına, yatmadığımız hastaneye para ödetenler, etmediğimiz alışverişe para ödemediğimiz için pek öfkelendiler
Akıncı ahlakınca şehit olanlara ağlamak ayıptı. Makbule'nin ( Demirci akıncılarından Halil Efenin eşi, milli mücadelede eşini ve vatanını bırakmayıp savaşan binlerce Türk kadınlardandır) toprağa verildiği gün , akıncılar Halil Efe yi de İbrahim Ethem Beyi de ayıplamadılar.
HEPSİ KANA KANA AĞLADI.
Sayfa 540 - Ulus Dağındaki Kocayaylaya kimsenin bulamayacağı bir köşeye defnedilen Makbule nin ardından yaşananlar...·Kitabı okudu