d

Din (İslam) , Tasavvuf-Mezhepler-Tarikatlar

3 üye · 1 yeni gönderi
İnsan, ulaştığı her seviyenin mutlaka daha da ilerisini arzular. Ne kadar yükseklere çıkarsa çıksın gözünü daha üstteki bir basamağa diker. İnsan nefsinde bir yükseliş sevdası bir ilerleme arzusu mevcuttur. İnsan belirli bir noktada durdurulacak ötesine geçmesine izin verilmeyecek bir varlık değildir. Mal ve mülkte de, ilim ve sanatta da hep daha fazlasının peşinde olan insanın bu bitimsiz yönelimlerin sebebi, engel ve kısıtlılıklarının olmadığı başka alemlere uygun bir ruh taşımasıdır. İnsanın bu dünyaya bir türlü doyamaması, tatmin olamaması, bir çok şeye sahip insanların bile yaşamdaki hırslarını dindirememesi, insanın asıl yaşamının burası olmadığını açıkça gösteren sahnelerdir. İnsanın sınırlara çarpıp çarpıp durması, onun sınırsızlıklar alemi için yaratıldığının göstergesidir. Dünya, insanın özellik ve potansiyellerine dar gelmektedir. Bu demektir ki insanın kendisine doğru aktığı ebedi bir hayat var ki, tıpkı anne karnındaki bebeğin ayaklarını oynatmaya çalışması gibi, insan da yaşamın cidarlarını daima zorlar, burası için olmadığını, taşıdığı daralmış ve kabına sığmayan ruh haliyle, sıkışık bir halde yaşadığını dışa vuran tutum ve davranışlarıyla gösterir.
Sayfa 47 - Hayy KitapKitabı okuyor
La ilahe illallah diyelim o vakit
Ey kardeş bil ki! Kelime-i tevhidin tekrarı, kalbi çeşitli alâkalardan ve bâtıl ma'budlar tabakatından tecrid etmek içindir. Mesnevî-i Nurîye(Bd.)
Reklam
''Bir kaç yüz bin insan, avuç içi kadar bir yerde toplanıp üzerinde sıkıştıkları toprak parçasını çirkinleştirmek için ellerinden geleni yapmışlardı: Bir şey yetişmesin diye, toprağın üstünü taşlarla örtmüş, yeşermeye başlayan otları yolmuş, ortalığı taş kömürü, neft dumanına boğmuşlardı. Ağaçları gelişi güzel budamışlar; hayvanları, kuşları yerlerinde etmişlerdi. Bütün bunları yapmışlardı ama bahar, şehirde bile gene bahardı. Güneş ısıtıyordu; canlanan otlar, yalnız bulvar çimenlerinden değil, kazılmayan her yerden hatta kaldırım taşları arasından bile yeşil fışkırıyordu. -Tolstoy Diriliş-
Sayfa 55 - Hayy KitapKitabı okuyor
Ölümün her şeyden kurtulmak anlamına gelmesi kötüler için beklenmedik bir nimet olurdu, çünkü ölürken ruhlarından kurtulacakları için, bedenleriyle birlikte veballerinden de kurtulacaklardı. Fakat gerçekte ruh ölümsüz olduğuna göre kötülüklerinden kaçınmaktan ve mümkün olduğunca daha iyi ve daha erdemli olmaya çalışmaktan başka seçenek yoktur. Platon, Sokrates'in Savunması
Sayfa 42 - Hayy KitapKitabı okuyor
İnsanın kurduğu adalet sistemleri haklı ile haksızı ayırmaya çalışıyor olsa da hakiki ve mutlak adaletin sağlanamadığı meydandadır. Bu bozulmuş denklemin yerli yerine gelmesi için ahiretin, özellikle büyük mahkemenin varlığı gereklidir. Bu dünyada adalet yerini bulamadığına göre, adaletin yerini bulacağı bir başka alem olmalıdır. Yaptığı kötülüklerin bedelinin insana kötülük vaktinde ödetilmemesi insanı yanıltmıştır. Oysa mazlumlara karşı işlenen suçların karşılığını bulamaması, bir ceza ötelemesi olduğunu gösterir. Yoksa suçların görmezden gelindiği, önemsenmediği, üzerinde durulmadığı anlamı çıkar ki bunun ''mazlumlara şefkatli'' ve ''zalimlere karşı adaletli'' bir yaratıcı tasavvuruyla bağdaştırılması mümkün olmaz.
Sayfa 43 - Hayy KitapKitabı okuyor
Reklam
125 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.