S.F. Gibbert, J.M. Opitz ve R.A. Raff şunu iddia ederler: "Mikro evrim adaptasyonlara bakar ki bu sadece en iyi uyum sağlayanın hayatta kalmasıdır, en iyi uyum sağlayanın meydana gelmesi değil. Goodwin'in (1995) dikkat çektiği gibi 'türlerin kökeni (yani Darwin'in problemi) hala çözülememiştir', bu bize genetik bilimci Richard Goldschmidt'in tespitini hatırlatıyor: 'mikro evrimin gerçekleri makro evrimi anlamaya yetmez."
Bu tür yorumlar biyolog ve filozof olan Paul Erbich'in görüşlerini destekler mahiyettedir: "Mutasyon-seleksiyon mekanizması (canlıyı) en optimal hale getirme mekanizmasıdır." Yani halihazırda var olan canlıların seçilerek değişen çevre koşullarına uyum göstermesini sağlar, tıpkı mühendislikte genetik algoritmaların optimizasyonu kolaylaştırması gibi. Ama yepyeni bir şey yaratmaz.
Yuval Noah Harari bu kitabı tavsiye ediyor ve ben de bu nedenle okudum. Maymunlarla yapılan çalışmalar hakkında pek bilgim yok ama bu kitap çok etkileyiciydi. Bonobo'yu hiç duymadım ve bu kitaptan Bonobo hakkında çok şey öğrendim. Şempanze ve bonoboların ne kadar farklı olduğu hakkında çok fazla araştırma yapıldı. İnsanlarla bu iki primat arasında bu kadar çok benzerlik olması ilginç görünüyor. En iyi araştırmalar, cinsel davranışlarının ne kadar farklı olduğu ve hiyerarşiyi nasıl yapılandırdıkları üzerine olanlardı.
Beğensek de beğenmesek de hepimiz maymunuz. Büyük evrimsel kuzenlerimizle empati, şefkat, nezaket, güç rekabeti, teselli ve şiddet gibi pek çok şeyi paylaşıyoruz. İnsanlar dünyadaki en vahşi ve en nazik yaratıklardır, biz var olan en iki kutuplu yaratıklarız, en korkunç şeyleri yaparız ve en nazik şeyleri yaparız
Hem sistematik olarak şempanzelerden daha vahşi hem de bonobolardan daha empatik olduğumuz için, açık ara en iki kutuplu maymun biziz. Toplumlarımız hiçbir zaman tamamen barışçıl, hiçbir zaman tamamen rekabetçi, hiçbir zaman salt bencillik tarafından yönetilmemiştir ve hiçbir zaman tam anlamıyla ahlaklı değildir.
Jack London eşsiz bir yazar. Bunu her kitabını okuyuşumda bir kez daha anlıyorum. Hele Levent Cinemre çevirisi ile Türkçe 'ye kazandırılmış ise tam bir dil ve kurgu şöleni haline geliyor.
.
Ademden önce aslında evrim teorisini kanıtlamaya çalışan, insanoğlunun yeryüzü üstündeki gelişimini ve evrelerini kurgusal bir biçimde,hem de bugünle bagdastirarak anlatan bir kitap. Kitabın en ilginç kısmı ise yazarın ne o hakkında yazdığı ilkel dünyayı ne de gelecekte tramvaylarin, metrolarin olduğu teknolojik dünyayı tanımıyor oluşu. İkisi de hayal ürünü.
.
Ve okurun aklına gelen ilk soru. 1906 da kaleme alınmış bir eserde nasıl olur da gerçek hayat bu denli canlı ve tüm detaylarıyla bir arada anlatılabilir?
.
Hayal gücü denen gerçek nasıl bu kadar gerçeği görebilir?
.
Rüyalar üzerinden konuyu derinleştiren London çok zekice atalarımızın yaşam formlarinin aslında gününüzde ne kadar geliştik desek de hala sürüyor olması bizimle birlikte.
.
Ciddi tartışmalar yaratan evrim sürecine kurgusal bir bakış bu roman.
Her yaştan insanın rahatlıkla okuyabileceği,hayal gücünü ve araştırma hevesini uyandıracak harika bir kitap.
.
Tavsiye ederim.
Adem'den ÖnceJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201918,8bin okunma
Her hayvan az çok bir insan, her mineral az çok bir bitki, her bitki az çok bir hayvandır. ... Doğada keskin çizgilerle tanımlanmış hiçbir şey yoktur." Tüm canlı formları farklı ilkel formlardan türemiştir: "Tavuk mu yumurtadan yoksa yumurta mı tavuktan sorusu sizi rahatsız ediyorsa," der d'Alembert, "bu, hayvanların en başından beri şimdiki gibi olduklarını varsaymanızdandır. Ne delilik! Önceden ne olduklarını daha sonra neye dönüşeceklerinden daha iyi biliyor değiliz. Belki de çamurun içindeki ufacık bir solucan kıvrıla kıvrıla büyük bir hayvan olma yolunda ilerliyordur..."
"Evrim, birisini sadakatsiz yapamaz; yani aldatırsanız, bunun sorumlusu evrim değildir. Aksine, evrim bize kim olmak istiyorsak ya da nasıl birisi olmak istiyorsak bunu olma şansı verir."
Anaximander, canlı organizmaların sudan çıktığına ve gelişmiş hayvanların basitlerden türeriğine inanmaktaydı. " Canlı yaratıklar, ıslak element, Güneş tarafından buharlaştırılırken oluştular. İnsan başlangıçta başka bir hayvana, yani balığa benzemekteydi.