Senden benden önce de vardı bu gün bu gece,
Felek dönüp durmadaydı hep bu gördüğünce,
Usulca bas toprağa, çünkü bastığın yer,
Bir güzelin göz bebeğiydi beş on yıl önce.
Sonra bazen yakınımdaki bir kayaya çiftler otururdu. Çoğu benim yaşlarımdaydı. El ele tutuşmuş denize bakarlarken, benim aklımdan geçenlerin neden tek bir tanesi bile onların aklına uğramıyordu?
“Nereden biliyorsun?” diyebilirsiniz. Bu belliydi çünkü kimi zaman, fazlaca uzayan sessizlikler, “Hava ne güzel di mi bugün?”, “Ay deniz nasıl da durgun...”, “Yüzmeyi sever misin sen de?”, “Bu yaz birlikte tatile gitsek sizinkiler izin verir mi ki?” benzeri cümlelerle bozuluyordu...
“Gözlerimi herhangi bir beyaz tavana dikip birkaç dakika bile olsa, öylece hiçbir şey yapmadan hiç durmadım diyen varsa mutlaka yalan söylüyordur” benzeri anlamsız birkaç düşünceyi kısa kısa uçuruyorum beynimde...
Ölümümün nasıl gerçekleşeceğinin hiçbir önemi yoktu. Ama bir sırrın farkına varmıştım. Her intiharın ardında bilinçsiz de olsa bir ölümsüzlük iddiası vardı...