Bu kitabı okumadan önce , acaba okurken sıkılır mıyım diye düşündüm . Evet bu kısacık kitap için bunu düşünmüştüm . İlk başladığımda da sayfalarca yazılan önsöz ü bitirene kadar biraz sıkıcıydı ama kitabı daha iyi anlamamız ve kitabın yazıldığı dönemde yazarın ne zorluklarla karşılaştığını bilmek bu kitabı ilk yayımlandığında aldığı tepkileri anlamak için önsöz ü okumak gerektiğini düşünüyorum. .
Kitap beni çok etkiledi bazı yerlerinde .
İdam mahkumunun ; idam sürecinde düşünceleri nin , hislerinin ve duygularının gösterdiği derinlik ve değişkenlik beni kitabın sayfalarına daha çok itti . Aslında kitabı daha çabuk bitirebilirdim ama sindirerek okumayı tercih ettim . Üzerinde düşünmeyi gerektirecek bir kitap .
Bir insanın kendi ölümünü bile bile beklemesi çok korkutucu ve dehşet verici . Son sayfalara doğru bunu çok daha detaylarıyla yazan yazar , her döneme hitap eden çok güzel bir eser bırakmış . Ve bence okunmaya değer kesinlikle.
son mektup
7 ekim 1980'de; ankara'da idam edilen sağ görüşlü mustafa pehlivanoğlu'nun, ailesine yazdığı veda mektubu:
sevgili anneciğim ve babacığım;
sizler beni bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz.
Benim sizlere karşı işlemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin.
Hakkınızı helal edin.
ben sizlerin bir evladınız olarak bugüne kadar cenabı hakkın ve onun resulü'nün, yüce peygamberimiz'in yolundan ayrılmadım.
Alın yazımız böyle yazılmış.
Kader ne ise onu çekeceğiz.
Ben de kardeşim haydar gibi bir an önce allahın huzuruna çıkacağım.
Eğer benim günahım varsa cenabı allahın huzurunda çekmeye hazırım.
yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler,
Allahtan bulsunlar.
şunu hiçbir zaman unutmasınlar ki mustafalar ölür,
Allah davası ölmez.
kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır.
bunun için hiç üzülmeyin.
cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır.
sizden ricam ağlamayın.
Anne sizlerle hellaleşmek isterdim fakat olmadı hakım varsa helal olsun sizde helal edin son olarak abime, yengeme, yeğenime, bacıma selam eder,
haklarını helal etmelerini dilerim.
Nişanlımada selam eder cenabı allahtan mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim.
Oğlunuz Mustafa,
“Hayır, onlar bütün bu olup bitende üçgen biçimindeki bir bıçağın dikey düşüşünü görüyorlar, bunun öncesinde ve sonrasında mahkum açısından hiçbir şey olmadığını düşünüyorlar.”
İnfaz için o gün seçilmişti çünkü pazarın kurulma günüydü, böylece Claude geçerken mümkün olduğunca çok kişi onu görecekti. Fransa’da hâlâ bunla övünen yarı ilkel küçük kasabalar var.
Bir idama tanık olup etkilenerek yazmış bu eserini
Victor Hugo Kim etkilenmez ki? Hiç tanık olmamış da olsam her türlüsünün acısını tahmin edebiliyorum. Ama nereye kadar? Bunu uzaktan hissedebilmek, empatisini kurabilmek ne kadar mümkün?
Mahkumun diliyle anlatılan hikâyede birinci gözden yaşıyoruz endişeyi, pişmanlığı, umudu. Onunla beraber tanık oluyoruz hazırlıklara. Anılarını beraber hatırlıyoruz film şeridinden izler gibi.
80 sayfaya sığdırılan bir son gün. Alıntılayacak cümle çok, her biri ayrı etkiliyor insanı. Orjinalini okumak isterdim. Okuma listemde Iş Bankası yayınları ekliydi ve hâlâ okuyacağım etiketiyle kaldı, bununla paralel hareket etmedi basım farklılığı nedense ayrı bir kitap olarak algılandı.
Son sayfaya kadar hatta son cümlede bile umut hep vardı. Kızıyla buluşması, bilinç akışları okuyucuya keskin bir etki bırakıyor. Ölüm cezaları hakkında vicdanlara seslenecek bir eser.
Peki , tamam öyleyse ! Ölüm karşısında yürekli davranıp o korkunç düşünceyi ellerimizin arasına alalım ve izleyelim . Ona amacının ne olduğunu , bizden ne istediğini sorup her yönüyle inceleyelim , bilmeceyi heceleyelim ve mezara uzaktan bakalım .