Söz konusu güzel sohbetimizde, iç huzuru ve inancının kaynağını şu bilgece sözlerle özetlemişti: "Oğlum, Allah yoksa ben bir şey kaybetmem ama bir varsa... sen boku yedin demektir!"
en masum ve en arzulu kalbin şehadeti, hiçbir insan sevgisiyle doymayan, başka hiçbir şeyi değil, sevgiyi ve sürekli sevilmeyi isteyen, ondan sevgiyi esirgeyenlere karşı sert, çılgın ve korkunç patlamalarla; sevgiye doymamış ve doymak bilmeyen, onu sevmek istemeyenleri oraya göndermek için cehennemi uydurmak zorunda kalmış ve nihayet insan sevgisi hakkında bilgi sahibi olduktan sonra, tamamen sevgi, tamamen sevebilmek olan bir tanrıyı icat etmek zorunda kalmış, - böyle yetersiz, böyle cahilce olduğu için insan-sevgisine acıyan bir zavallının! Böyle hisseden, sevgi hakkında bu kadar bilen biri -, ölümü arar. - Neden böyle acılı şeylerin ardına takılmalı ama? Bunu yapmak zorunluluğu yoksa. -
Ben bu kitabı çok sevdim. Kitapta yansıttığı bakış açısına göre değerlendirirsem yazarla minimum %90 benzer kafa yapısında biri olmamın da etkisi vardır tabi.
Yazarımız psikolojiyle başlayan lisans ve yüksek lisansının ardından bilim tarihinde doktora ve üniversitede profesörlük yılları, bilimsel/kuşkucu düşünce tarzını yansıtan Şüpheciler
Bir inancı ne kadar uzun süre benimsersek, ona verdiğimiz emek o ölçüde artar; ona bağlılığımızı ne kadar açık gösterirsek, o ölçüde ona değer verir ve ondan vazgeçmeye daha az yanaşırız.