"Sevgilinin uyanan arzularının gözle görülür işaretleri, onun çıplak teninin görünüşü ve amaçlı bakışları heyecanı daha da artırır. Kan basıncınız yükselir, belki de iki katına çıkarken, yüzeye akın eden kan, dokunuşlarınızın bedenlerinizi ısıtmasını sağlar; terlersiniz ve bazen gül rengi bir parıltı oluşur: aşk kızıllığı. Hareketsizken dakikada 60 - 80 kez atan kalbiniz şimdi 100'e, 110’a, 120'ye çıkar, heyecan arttıkça daha da hızlanır. Artık atardamarlarınız, toplardamarlarınızın alıp götüremeyeceği bir hızla organlara kan taşır. Dudaklarınız şişer, daha da kabarır. Aynı değişiklikler cinsel organlarınızda da gerçekleşir. Kadının vajina dudakları açılır ve şişer; klitorisi sertleşir. Erkeğin penisine kan hücum eder ve penis sertleşip dikleşir. Bu, insanbilimcilerin cinsel birleşme öncesi etkinlik dediği, seksologlarınsa önoyun dediği şeydir; bu. Şehvete inananların öpüşmeyi düşünürken, ondan konuşurken ya da öpüşürken demek istediği şeydir."
"Dil duyusal alıcılarla dolu bir dokunma organıdır. Ağ gibi kas-
ları öpüşürken onu uzatmanızı ya da kısaltmanızı ve her yönde ha-
reket ettirmenizi sağlar. Boyun ve çene kasları dile çok yönlülük
kazandırır. Örneğin, boyundaki styloglossus kası dilinizi yukarı
kaldırmanızı sağlar. Bizim kültürümüzde, dudağın ucundaki dil
şehvetli bir çağrı olarak algılanır; diller, kural olarak, saklı tutulur.
Dudakların tersine.
Dudakların ideal biçimi, bir ceket tasarımı gibi bir moda meselesidir. Sessiz filmlerin kadın başrol oyuncularından Clara
Bow’un dudakları yay gibiydi."
İnsan bedeni bir görüntüden ibaret olabilir.Beden gerçekliğimizi saklar, ışığımızın veya gölgemizin üzerindeki katmandır.Gerçeklik ruhtur.Kesin konuşmak gerekirse, yüzümüz bir maskedir.Gerçek insan, tenin altındakidir.Ten denen o yanılsamanın ardına gizlenmiş ve sığınmış olan o insanı farkedebilsek, şaşırmaktan fazlası olurdu bize.Dış varlığı gerçek varlık olarak benimsememiz, ortak yanılgımızdır.Örneğin, filanca kız olduğu gibi görünebilse, belki bir kuş görürüz.