Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
İnsana doğru giden evrimsel hat boyunca dikkatimizi çeken en önemli özelliklerden birisi; dik yürümenin dışında, beyin hacminde çok ileri düzeyde bir büyümedir. Bulduğumuz insansı kafataslarının hacimleri son 1,5 milyon yıldır 300 santimetreküpten günümüzün 1400 santimetreküplük insan beyin hacmine doğru “hızla” (milyon sene zarfında) artış gösterir. Bizi insan yapan en önemli özellik, hiç kuşkusuz bu aşırı büyüyen beyin ve onun aracılık ettiği zihinsel özelliklerimiz oluyor. Bu öyküye bir şekilde yabancılaşmak, kökenlerimizin bu destansı hikâyesinden uzak düşüp kendimizi “gökten düşme” bir varlık gibi algılamaya başlamak, şahsî kanaatimce hayatımıza dair birçok sorunun da odak noktasını oluşturuyor.
Tuti KitapKitabı okudu
Beynimiz onu nasıl kullanırsak o yönde gelişebilen mucizevi bir yapılanmadır. Zihnimizi ne için kullanıyorsak, beynimiz o sınırlar içinde zamanla benzersiz bir uzmanlık geliştirir. Dolayısyla bu zihinsel dönüşüm ve değişime yön tayin etmenin büyük oranda bizim sorumluluğumuz olduğu bir gerçektir.
Sayfa 140Kitabı okudu
Reklam
Dişe dokunur bir sorunla karşılaşmamış, herhangi bir şeyi yeterince arzulamadan elde edebilmiş insanların bu dünyayla ilgili sağlıklı beklentiler geliştirmeleri oldukça zordur. Bu bağlamda düşünüldüğünde tüm olumsuz deneyimler, ağır travmalar yaratmadığı sürece aynı amaca hizmet eder: Hayatla başa Çıkma becerisinin gelişmesi. Olumsuz deneyimler dönüştürülüp aşıldığı takdirde insanin gelişmesine ve "büyümesine vesile olurlar.Olumsuzluk ne kadar büyükse, aşılması durmundaki tekamül de o kadar büyük olacaktır.
Kendi görüşünüzü yahut deneyiminizi bir görüşün, ideolojinin sınırları içinde formüle dökmeye başladığınızda mecburen ve kaçınılmaz olarak gerçeklikten bir kopuş ve önemli bir hata payı da birlikte ortaya çıkar. Artık gerçek dünyada neler olup bittiğine dair yeni şeyler öğrenmek yerine, eldeki veri birikimini bu açıklama tercihi yönünde değerlendirmekle meşgul olmaya başlarız. Hal böyle olunca da açıklamanın kökeni ve adı ne olursa olsun, insanların ürettikleri hiçbir fikir tam olarak kapsayıcı ve açıklayıcı kalamaz.
Biyolojide yaşamın sürebilmesinin en büyük aracı, her nesilde ve her bireyde çeşitlilik üretebilmektir. Yaşam, ancak sınırsız çeşitlilik söz konusu olursa çevre şartlarındaki kestirilemeyen değişimlere uyum sağlayabilir. Bireylerin hepsi tek tip ve "mükemmel" özelliklere sahip olsaydı o mükemmel" özelliklerin dezavantaj oluşturabileceği herhangi bir çevre değişikliğinde, canlının nesli tükenebilirdi. Farklı ve çizgi dışı çeşitler, her ne kadar kendileri ve diğer bireyler için risk barındırabilse de bazı koşullar altında avantaj sağlayabilirler.
Kaos kuramı ve kaos bakış açısının bize öğrettiği şey, tabiatın bildiğimiz anlamda bir "düzen ortaya çıkartma zorunluluğu olmaması ve tabiatın rastlantısal" olmaktan öte, girift ve kaotik bir tarzda davrandığı önerisidir. Kaos kuramını biraz yakından tanıdığınızda hayatınızla ne kadar yakından örtüştüğünü hayretle fark etmeniz çok muhtemeldir. Zira gerek kişisel yaşamlarımız gerekse etrafımızdaki fiziksel dünyanın "doğal" davranışları, çoğu zaman bizim "beklenti ve "düzen algımız"la uyumlu değildir. Bugün bildiğimiz kadarıyla tabiatın ana işleme mantığına biz bilimde kaos diyoruz. Bedenlerimiz ve zihinlerimiz de dolayısıyla milyonlarca yıldır kaotik bir dünyada ve kaotik koşullar içerisinde evrilip yoğrularak bugünlere gelmiş olmalı. Bir başka deyişle kaos, zihnimizin alışık olduğu ve içinde programlandığı ana sistemdir. Insanoğlu analitik aklını kullanmaya başladığından beri çevresine belli bir "düzen" vermek, belirsiz geleceği öngörülebilir yapmak ve bu sayede hayatta kalma şansını artırmak için, tüm medeniyetini bugün adına "düzen" (order) dediğimiz bir beklenti üzerine inşa etti. Bu beklentinin bugünkü hayatımızdaki karşılıkları saatli mesailer, günün belli saatlerine denk gelen öğünler, uykuya yatış ve sabah kalkış için kurduğumuz alarmlar, izin ve tatil günleri, sinema veya tiyatro seansları, toplu taşıma araçlarının kalkış zamanları gibi biçimlerde karşımıza çıkıyor.
Reklam
Üretimi milyonlarca yıl süren biyolojik ve zihinsel özelliklerimizin daha birkaç yüzyıllık, hatta 5 yılda bir değisen insan icadı çevrelere uyum sağlamasını bekliyor ama bunda çoğu zaman hüsrana uğruyoruz. Ayarlarımız kolay kolay değişmiyor, biyolojik sistem bizim teknolojimiz gibi hızlı hareket etmiyor.
Evrim yahut biyoloji tarihi "en güçlü olanı değil, değişen koşullara "en iyi uyum sağlayanları" seçer; sistem böyle kurgulanmıştır.
...biz ölüme programlı hücreleriz.
Sayfa 85 - Everest yayınları / Hayat Üçlemesi IKitabı okudu
Zihni düşüncesiz bırakabilmek için bedeni yormak gerekirdi.
Sayfa 38 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kadın organizmasının üstünlüğüydü aile oluşturabilme kapasitesi. Sadece doğurganlık değildi, doğurduğu cana - hatta doğurmadığına bile - sahip çıkabilme üstünlüğüydü.
Sayfa 32 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Proteinlerin sentezi RNA'ların varlığına bağlıdır.
Bir insanın 60 yaşından sonra öğrenme gücünün azalması RNA sentezlenme düzeneğindeki etkinliğin azalmasıyla ilişkilidir.
Sayfa 96 - Asi Kitap - 1. Baskı 2018 - PDFKitabı okudu
Âdet döngüsünde yer alan hormonların ismi bile baş döndürüyor:LHRH(lüthein salgılama hormonu) FSH(folikül uyarıcı hormon), LH(luteinleştirici hormon), ayrıca östrojen,inhibin,oksitosin ya da progesteron.Gevşetici etkisi, bana acı veren beyinde değil daha çok gebelik boyunca rahimde gözlense de, az da olsa çekici görünen tek hormon relaksin.
28 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.