Rabbimiz bizimle hep konuşur ama onunla aramızda dünyevilik ve gaflet perdesi olduğu için onu gereği gibi işitemeyiz.
Musibetler ve belalar bu kalın perdeyi yırtar ve bu mukaddes görüşmeyi yeniden başlatırlar.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
“Şüphesiz Allah günahları çok bağışlayan, kullarına yumuşaklıkla muamele eden, ceza vermekte acele davranmayandır.”
(Âl-i İmran Sûresi, 155)
Unutmamak gerekiyor ki bu mülk Allah'ındır. İnsan da onun bir kuludur. Bütün bu nimetler bize; şımarıp küstahlığa düşelim diye değil, kendimizi ve Rabbimizi tanıyarak mutluluklar üretebilelim diye verilmiştir.
Bir gün Muâz b. Cebel"in elini tutarak ona, “Ey Muâz, ben seni seviyorum.” demişti. Bunun üzerine Muâz da, “Ben de seni seviyorum, ey Allah'ın Elçisi!” diye karşılık vermişti. Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Biriniz kardeşini (Allah için) seviyorsa, ona sevdiğini söylesin."
(Tirmizî, Zühd 54)
Şa'ravi diyor ki;
Allah diledi mi, sebepleri başka sebeplerle değiştirir. Allah diledi mi, bir kapıyı kapatıp başka kapıyı açar.
Sen sanki, her şeye sahipmişsin gibi rıza göster. Allah'ın hakkımızda yazdığı, bizim istediğimizden daha hoştur.