+Hiç mi sıkılmıyorsun İsmail
- Yoo neden?
+Aslında var olmayan bir gemiyi ve hiç geri gelmeyecek bir kızı bekliyorsun.
...
+Bak İsmail, beklemek aptalların işidir. Sadece aptallar bekler. Sen burada Şekerpare'yi beklerken o kim bilir şu anda kimlerin koluna giriyordur. Haksız mıyım İsmail, hem genç hem de güzel bir kız. Hem de istediği herkesi elde edecek kadar güzel. Senin elinde ne var?
-Benim de gökyüzüm var. Benim denizim var. Benim arkadaşlarım var. Sana inat buraya oturuyorum ve buradan da hiçbir yere gitmiyorum.
-O gemi mutlaka gelecek 🥹
+Gitti işte. Niye gitti ki, yani gitmeseydi ne olurdu?
-Gitmeyince de olmuyor, geliyor yine olmuyor.
+Ama ben onu çok sevdim. Ben daha ona seni seviyorum demeden, onu sevdiğimi söylemeden gitti. Anlamış mıdır acaba benim onu sevdiğimi?
-Anlamıştır abi ceketini aldı.
+O yüzden mi gitti?
-Sen böyle yapınca ben çok üzülüyorum İsmail Abi ya.
+Tamam tamam yapmayacağım öyle
+Bu acı geçiyor mu?
-Evlat, bak hayat zaten acılarla dolu. Tatlı tarafları da var ama hayat genelde acı. Ama bu acıları yaşamak gerekiyor. Aslında bu acıları yaşadığın zaman sen güçlü oluyorsun.
+Ama ben güçlü olmak istemiyorum ki, ben Şekerpare'yi istiyorum.
Her kaybedişte yeniden başlarsın. Daha da güçlenerek başlarsın ve daha da hızlanarak dibe batarsın, en dibe batarsın. Başın döner, gözlerin kararır ve bilincini yitirirsin. Sonrası sonsuz karanlık…