Bu kişiler her zaman bir bunalım içindedirler. Hep bir kriz yaşıyorlardır. Gerçeği değerlendirmelerinin bozulduğu gelip geçici dönemleri olabilir, bunlar genellikle paranoya ya da gelip geçici disosyiyatif belirtilerden oluşur. Kendilerine zarar verici davranışlar ya da intihar girişimlerinde bulunabilirler. Başkaları ile ilişkileri çok çalkantılıdır. Yalnız kalmaya katlanamazlar ve büyük bir nesne açlığı çekerler. Gerçek ya da imgesel terk edilmeden kaçınabilmek için olmadık yollara başvurabilirler. Çok kolaylıkla öfkelenebilirler. Para, cinsellik gibi konularda dürtüsel davranırlar. Maddeyi kötüye kullanımı, pervasızca araba kullanma ya da tıkanırcasına yeme gibi belirtileri olabilir.
*Başkalarının benim hakkımda ne düşündüğü hiç önemli değil.
* Benim için özgür olmak ve başkalarından bağımsız olmak çok önemli.
*Bir şeyi kendi başıma yapmak başkalarıyla yapmaktan daha çok zevk veriyor.
*Benim durumumda yalnız kalmak çok daha iyi.
*Başkalarıyla yakın ilişkiler kurmak benim için önemli değildir.
* Benim kendime özgü amaçlarım ve standartlarım var.
*Başkalarına güvenemem.
*İlişkiler karmakarışık ve insanın özgürlüğün elinden alıyor.
*Başkalarının ne düşündüğü beni hiç ilgilendirmiyor.
Biz aslında insanları sevmeyiz. Sevdiğimiz, bir insan hakkında oluşturduğumuz fikirdir.
Kısacası kendi uydurduğumuz bir kavramı ve sonuç olarak kendimizi sevmekteyizdir.
Sosyopatlar, ya da psikiyatristlerin deyişiyle “antisosyal kişilikler” şahsi kazanç uğruna yaşamboyu aldatmaca sergilerler. Pişmanlık ve empatiden yoksundurlar ve başkalarını incitme ve kötü davranmayı rasyonelleştirmede sihirbaz gibidirler. İnsanlar genelde sosyopatların hırsız, cani veya katil gibi alışılmış suçlular olduğunu düşünür. Oysa zeki sosyopatlar bazen hiç yakalanmazlar ve büyük şirketlerin, milyar dolarlık saadet zincirlerinin başına geçerler. Bir işte dikiş tutturamayan, uzun vadeli ilişki sürdüremeyen ve sonunda çoğunlukla kendini hapiste bulanlar, genelde yeterince organize olmayı bilmeyen sosyopatlardır.
Duygusal yaralar genellikle fiziksel yaralara oranla daha zor iyileşirler.
Sürekli sözel şiddete maruz kalmak, eleştiriliyor olmak,sınır kişilik bozukluğu olan bir eşle yaşayan birinin özgüvenini zedeler.
1) Güçsüz, korunmasız, savunmasız ve kırılganım.
2) Yapımdan ötürü kabul edilebilir bir insan değilim.
3)Dış dünya tehlikeli ve kötü niyetli.
Kendilerine düşman olan bu dünyada bir güvenlik kaynağı bulamadıkları için çaresiz kaldıklarına inanan bu kişiler, her ikisine de bir güven duymadan, özerk ve bağımlı olma arasında gidip gelirler. Ayrıca, uçlarda düşünme eğilimi gösterirler ya çok iyidir ya da çok kötü, ya tam bir başarıdır ya da tam bir başarısızlık, ya tam güvenilir ya da hiç güvenilmez. Tüm bu düşünceler ve uçlarda düşünme özelliği bu kişilerin duygu ve davranışlarının temelini oluşturur.
Bu tür kişiliği olanlar çirkin davranışlarını başkalarının hoşgörmesi için akla yatkın açıklamalar ve özürler bulma konusunda çok beceriklidirler. Bunun için genellikle kendilerine "kötü yetiştirilmiş" olduklarını ve geçmişte başlarına birçok "talihsizliğin" gelmiş olduğunu ileri sürerler böylece kendilerini suçlamaktan kurtarmaya 'suçsuz-günahsız' kalmaya ve sorumsuzca davranışlarını sürdürmelerini haklı çıkarmaya çalışırlar. Bir çoğu tam bir "masumiyet" havası içine girer ve ufak bir utanma duygusu taşımaksızın haksız yere suçlandığını öne sürer.
1)Arkadaşlığa çok az gereksinirler, yalnız başına olmaktan mutludurlar.
2) Başkalarıyla pek etkileşime girmezler.
3) Duygulanımlarında iniş çıkışlar pek görülmez. Serinkanlı, sakin, telaşa kapılmayan ve duygularını seyrek gösteren kişilerdir.
4)Cinsellikten hoşlansalar bile bundan yoksun kaldıklarını rahatsız olmazlar.
5) Övgü ya da eleştiriden pek etkilenmezler.
Bu kişiler "fobik" olarak da adlandırılan utangaç, çekingen, ürkek, korkak bir kişiliğe sahiptirler. Kolaylıkla incinirler ve dışlanmaya karşı aşırı duyarlıdırlar. Kendi dünyalarında yaşarlar ve başkalarının kendilerini koşulsuz olarak kabul etmesini beklerler. Toplumsal katılımlarda bulunmaya karşı isteklidirler. Sıklıkla "aşağılık duyguları" vardır. Kendilerine güvenleri yoktur, kendilerini geri çekerler, kendilerini göstermek istemezler. Başkalarını sıradan yorumlarını aşağılayıcı olarak değerlendirirler. Kendilerini beceriksiz ve albenisi olmayan kişiler olarak görürler. Ortaya çıkartan nedenler ise anababanın küçümsemeleri ya da aşırı koruyup kollamaları, ana babada da fobik özelliklerin bulunması olası etkenler olarak görülür.
"Kişilik bozukluğundan muzdarip insanlar, terk edilmekten korunmak için çılgınca davranışlara başvurur ve sıklıkla onlara aşırı derecede acı çektiren hayali bir ayrılık süreci yaşarlar.
Duygusal ilişkileri çok yoğundur, aynı kişiye karşı düşünceleri o kişiyi idealleştirme ve değersizleştirme arasında gidip gelir. Benlik algıları oldukça dengesizdir."