ipekler tel tel biraraya geldiler dokunmak üzere
lâle nerdeyse menekşeye, gül suya dokunmak üzere
kılıç kesti kan koktu bir atlı dörtnala uzaktan
günbatımının büyük eşitsizliğinden yakınmak üzere
bütün dertler söylendi çareleri bir bir yazıldı
son büyük toplantıda bir bir okunmak üzere
kimseye başvurulmadı herkes birbaşına kaldı, evet
sonradan hep birlikte kurtulunmak üzere
oysa bir çiçek vardı bahçelerde kendini dererdi
sevinçle. Kendini tek haklıya bir gün sunmak üzere
Mekke’de bunalırsan
Medine’ye göçerdin.
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, ya Muhammed?
Yeryüzünde, riya, inkâr, hiyanet
Altın devrini yaşıyor...
Diller, sayfalar, satırlar
Ebu Leheb öldü diyorlar:
Ebu Leheb ölmedi, yâ Muhammed;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!
Alemde hüsnüne yoktur bir bedel,
Böyle hükmeylemiş takdîr-i ezel;
Son Resûl olmalı güzelden güzel!
Feyzini güzeller hep senden alır,
Yanında güzellik pek sönük kalır!
Biz dünyadan nereye
Göçelim ya Muhammed?
Yeryüzünde riya, inkar, hiyanet
Altın devrini yaşıyor...
Diller, sayfalar, satırlar
(Ebu Leheb öldü). diyorlar:
Ebu Leheb ölmedi. ya Muhammed;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!