Ali Mutlu
Sen yokken de vardım ben ve sen yokken de olacağım. Ta ilk insan dünyaya düştüğünde de onunlaydım. Son insan dünyadan göçtüğünde de onunla olacağım.
Reklam
Öğüt, Kibir ve Nefs!..
~•~ İnsanlar öğüdü kendi nefsinden değil genelde baş­kasından alır. O zaman nefsin ayıplarını duymaktan keyif duyar. İşte bu nedenledir ki, hitap ederken bir şahsı hedef almadan konuşulmalıdır. Söylediğinin et­kisi böyle daha yüce olur. Ama bir öğüdü bir kişiye doğrudan söylersen, buna nefsin müdahale ettiği gibi, dinleyenin nefsi de müdahale edecektir. Nefis hemen kibirlenir. ~•~
~•~ Yaşam devam ettikçe insan, nefsi ile savaş halinde olmalıdır. Yenildiği her an, insanlıktan uzaklaşır. Yenildiği her an Allah’tan uzaklaşır. ~•~
Nefsini Bilmek!..
~•~ “...nefsini bilen Rabbini bilir. Başkalarıyla değil, sâdece kendiyle uğraşan insân sonunda mükâfat olarak Yaradan’ı bulur ve tanır.” ~•~
Kimseye uyum sağlamak zorunda değilim. Kimsenin bana göre davranmak için incelik göstermediği gibi bende hiç kimseye göre adımlarımı ayarlayacak değilim. Herkes keyfince ben neden ömrüm yenince! Öfkemi af buyrun ama susamam, insanların bir kısmı kötüdür ve onlari hep görmek zorunda kalırsın. Tam tersi olmasını beklerdik oysa ki değil mi? Neden cevaplarımız dahi yok? Halbu ki ben her zaman kesinim. Sizin neden kesin kararlarınız yok. Sizler de kesin olan durumlara ihtiyacınız var. Aksi takdirde bu belirsizliğiniz beni öldürecek..! Zamanın bize mecbur ettirdikleriyle beraber kendimizi, kendi benliğimizi kaybettik. Ne zaman yok olur bu zaman? Hiçbirimiz bilmiyoruz değil mi?! Tıpkı nefesimizin hangi güne tekabül edeceğini bilmediğimiz gibi...tırnaklarımızı geçirerek yırtındığımız bu dünya hayatı için ne çok şey kaybettik ne çok şey kazandık...neyse ki gerçek dünyanın varolduğunun bilincinde ve fikrindeyiz. Hazır yeri gelmişken şunuda söyleyeyim: İnsanlık, nefsine yenik düşmüşse eğer; bil ki, artık o insan olmaktan çıkmış bir zavallıdan farksızdır. Hayvanlar bile usülünce yaşayıp giderken, biz insanlar hayvanlardan bile aşağılık duruma düşürür olmuşuz kendimizi. Öyleyse söyleyin bana, hanginiz nefsini yerla yeksan edebildi? Ne mutlu ona, galip gelmiş tüm fenalıklara!..
Reklam
Dil nefse bağlıydı, sükût kalbe. Kalp kelamını duymak için dil kelamını terk etmek gerekirdi.
Sayfa 125Kitabı okudu
Nefsin Çeşitleri!..
~•~ Nefs-i emmare: kötülüğü emreden nefis. (Yusuf Suresi, 53. Ayet) Nefs-i levvâme: kendini kınayan, beğenmeyen nefis. (Kıyamet Suresi, 2. Ayet) Nefs-i mutmainne: tatmin olan, manevi doyuma ulaşan nefis. (Fecr Suresi, 27.Ayet) Bu tasnifler, nefsin "nötr" olduğunu, nebevi bir eğitim ile onu yetkin bir noktaya taşımanın mümkün olabileceğini gösterir. ~•~
Sayfa 15 - Rümeysa Bağınmak-Nefis Murakabesi(Ruh Terbiyesi)Kitabı okudu
Dikenli Yol!..
~•~ Med-cezir gönüllüler, dilemmâ ruhlular, çelişki yumakları, benim sevgili kardeşlerim. Gönülleri bırakmaz ki eşkıyalık etsinler, nefsleri bırakmaz ki evliya olsunlar. ~•~
Reklam
Ne çok şeye sahipsen terk etmen o denli zor olurdu.
Nefstir evlatlarım, nefsimizdir. Bize sahibin biz olduğumuzu fısıldayan da terk etmemeye zorlayan da nefsimizdir. Bilirim ki bunlar zordur. Bilirim ki terk etmek insana acı verir. Nefse zor gelir olanları bırakmak, var diye inandıklarını yok saymak çok zor gelir, bilirim. Lakin size bir haber vereyim Peygamber Efendimiz'den... Der ki; nefsine zor gelen hakkında hayırlı olandır. Ölçü budur evlatlarım. Bırakın yansın canlarınız, bırakın nefsiniz kıvransın, bırakın ki malınızla olan imtihanı kazanın. Kendinize zor geleni, yapacakken içinizden bir sesin size 'yapma' dediğini yapın ve bilin ki hayırlı olan işte odur
Bu dünya denen şeyi bizim vaktimizde yaşayanlar sadece ismiyle, cismiyle bilirler. Biz gaflet vaktinde doğan çocuklarız. Gafiliz yani. Dünyayı bizim için sanırız, hatta bizim sanırız. Oysa dünya dediğin her gelene 'seninim' diyen bir gönül çalana benzer. Sonra terk eder, bırakır onları. Dünya demek eski vakitlerde yaşayan insanların lügatinde sadece dünya demek değildir. Dünya nefs demek, dünya hırs demek, arzu demek dünya, kibir demek, şehvet demek, kin, nefret demek... Yani dünyada yaşamak değil de dünyadan kurtulmak gerek onların zihninde. Oysa bizim için dünya sahip olunacak bir yer. Eski vaktin insanları yaşamayı mecburiyet bilmişler, bizse dünyayı zaruret zannediyoruz. "Hayat denen sadece burasıdır" demiyoruz belki ama öyle yaşıyoruz.
~•~ “Nefsini bilen Rabb'ini bilir.” ~•~
Sayfa 190Kitabı okudu
Zira nefis, insanı helak olmasına yol açacak şeylere çağırır. Ona karşı düşmanlarının tarafında yer alır. Her yakışıksız ve fenanın özlemini çeker, onu hırsla ister. Her kötüluğün ardınca gider. Muhalefet meydanında at koşturur. Ona köle olmaktan kurtulmak ise, tehlike ve riski ol- mayan bir nimettir. Kuşkusuz nefis, kul ile Rabbi arasındaki en büyük duvar ve engeldir. Ona karşı en çetin ve sıkı olanlar, nefretle dolu olanlar, onu en iyi tanıyanlardır.
Ebû Hafs da şöyle demiştir: "Her zaman kendini töhmet altında tutmayan, nefsine her hålinde muhalefet etme- yen ve diğer zamanlanında da ona hoşlanmadığı şeyleri yaptırmayan kimse aldanmıştır. Kim de herhangi bir şey sebebiyle nefsini güzel görürse, helak olmuştur."
Resim