İranlılar kimdir?
İran’ın ve İslam devriminin kısa tarihi, Devrim Muhafızlarının rolü nedir ?
İran’ın yönetim sistemi nasıl işlemektedir ?
ABD ve İsrail İran’a silâh yardımı yaptı mı ? (İran Gates Skandalı ).
İran’da İnsan hakları ve kadınlara bakış nasıldır?
İran gençliğinin rahatsızlıkları nedir?
Uyuşturucu kullanımı nasıldır ?
Orta Doğu’da güç dengelerinde İran’ın yeri nedir? Neden İran Azerbaycan’a uzak, Ermenistan’a yakın?
İran Şii Hilali nedir ?
İran Diasporası Nedir ?
Türk-İran ilişkileri ne durumda, gelecekte neler olabilir ?
Bütün soruların cevabını gerçeklikle ele almış bir kitap.
Ortadoğu da sürtüşmenin ve kontrolden çıkmanın ve savaş moduna girilmesini önlemeye yardımcı olabilecek biri varsa, o da Türkiye'dir. Arap Ligi gibi veya İslam İşbirliği Teşkilatı gibi bölgesel örgütler kurarak mevcut sorunları değiştirecektir.
ABD'nin şikayetleri arasında şunun gibi realiteler vardı: Suriye'nin Hamas liderliğine ev sahipliği yapıp destek vermesi, Şam'daki Filistin direniş hareketi; Lübnan'daki Şiî Hizbullah hareketini desteklemesi; İran'ın Hizbullaha yardımını kolaylaştırması; Lüban'da ABD stratejilerine muhalif farklı guruplara destek vermesi; ve de -hem Suudi Arabistan hem de Fransa eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın himayesindeki- Lüban Başbakanı Regl el-Hariri'ye yönelik 2005'teki suikastın arkasında Suriye güvenlik güçleri olduğu inancı. Suriye, Washington'ın bölgeye yönelik "reçetelerine" meydan okuyordu. Suriye'nin aynı zamanda ABD'nin Irak'ı işgaline karşı Irak Sünni direnişini desteklemesinin de Washingtonu kızdırdığını kaydedelim.
İran'ın yıllar içinde Washington'a yönelik baş kusurları şunlar olmuştur; 1) 1979'da ABD büyükelçiliği'nin onur kırıcı şekilde ele geçirilmesi ve Amerikalı rehinelerin yıllarca alıkonması, 2) İran'ın ABD politika emellerine karşı daima meydan okuyan retoriği ve ABD'nin bölgedeki stratejik hedeflerine direniş ve 3) Lübnan'daki Şiî Hizbullah ve Filistinli Sünni Hamza gibi Washington'ın gözünde onu "haydut devlet" olarak karakterize etmek için bu kadarı yeterliydi; nitekim George W. Bush bu ülkeyi uluslararası bir "şer ekseni" parçası ilan ediyordu. Buna karşılık İranlılar'ın ilk demokratik olarak seçilmiş başbakanı Muhammed Musaddık'ın 1953'te, İngiliz BP şirketinin İran'daki petrol imtiyazlarını millileştirmesiyle sonuçlanan milliyetçi politikalar nedeniyle, ABD ve İngiltere tarafından devrilmesine işaret ediyordu.
Arap ülkelerinde ya da Şeriat ülkelerinde demokrasi olmayınca ne oldu?
Hemen hemen bu ülkelerin hepsinde sosyal gerilme ve zihinsel duraklama yaşandı ve yaşanıyor. Karanlık her tarafı sardı. Akıllı ve aydın insanlar ülkeden kaçtı. Yoksulluk beraberinde cehaleti getirdi. Cehalet dinsel yozlaşmayı, din siyasal sömürüyü... Yolsuzluk yoksulluğu tetikleyip yaygınlaştırdı. Yolsuzluk için diktatörlük gerekiyordu.
Şöyle bi bakın; Osmanlı'nın yıkılmasına ve Sykes Picot'un sınırlarını çizdiği ülkelere bakın. Hiçbiri üç beş yıllığına dahi gün yüzü görmedi. Önce iç kavga ve kargaşalar sorna da savaş, savaş, savaş... O da yetmeyince askeri darbeler. Savaş ve darbelerin maliyetini düşünen yok. "Batı bu iii nasıl başardı? " diye oturup düşünen olmadı, olmuyor. Oysa çözüm bulmak çok kolay: Birkaç kitap okumakla bu iş anlaşılabilir. Özellikle de tarih okumak
Bu durumdan kurtulmak için önce başta Suudiler olmak üzere Körfez ülkelerindeki çağdışı, ilkel, bağnaz ve "koltuk sevdalısı" kral, emir ve şeylerden kurtulmak gerek. Bunlar bu coğrafyada var oldukça bu iş çok zor. Bıkar bağnaz grupları kışkırtacak paralarıyla.
Belfour, Sykes Picout ve Serv'i tarihten silmek için Atatürk Cumhuriyet'nin kazanımlarını çoğaltmak, laik, demokratik, aydın ve çağdaşlık ilkeler ile bu karanlığa gömülmek istenen ülkemizi bu karanlıktan çıkmak mecburiyetindeyiz. Tarih bu yüzden çok kıymetli.