Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Profil
Yunus Emre
13. yüzyılda yaşamıştır. Yaşamı efsane olmuştur. Mezarı Anadolu’nun birçok yerindedir. Birçok il ona sahip çıkar. Taptuk Emre’nin dergâhında kırk yıl çalışmış, pişmiştir. Şiirimizin büyük ermişidir.
Kaygusuz Abdal
15. yüzyılda yaşadığı biliniyor. Alaiye Beyinin oğludur. Bir gün ava çıkar, bir geyik vurur. Geyik yaralı kaçar. Genç Bey oğlu yaralı, böğrüne de ok saplı geyiği izler, geyik varır Abdal Musa tekkesine girer. Delikanlı geyiğini ister. Abdal Musa dışarıya çıkar, böğrüne saplı oku alır, ona verir. Bunu gören Bey oğlu Gaybi, Abdal Musa’ya inanır iman eder, tekkeye girer. Kaygusuz Abdal olur, şiirler söyler. “Budalanâme” adlı düzyazısı ünlüdür.
Reklam
Pir Sultan Abdal
16. yüzyılın sonlarında yaşamıştır. Onun da hayatı efsane olmuştur. İçinde Şah adlı üç şiir söylemeyip, tam tersi her beytinde Şah adı geçen üç şiir söylediği için taliplerinden Osmanlı paşası Hıdır Paşaca Sivas’ta astırılmıştır. Anadolu şiirinin birçok büyük adından biridir.
Şah Hatayi
İran’ın Türkmen asıllı şahıdır. 1486 yılında doğmuştur. Yavuz Sultan Selim’le savaşmış, savaşta ona yenilmiştir. Yedi büyük Alevi şairinden birisidir. Anadolu şiirinin büyük ermişlerinden sayılır.
Karacaoğlan
Çukurovalı büyük Türkmen şairidir. 16. yüzyılda yaşadığı sanılıyor. Yaşamı hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmiyoruz. Cönklere çok az geçen şiirleri halkın dilinden derlenmiştir. Yaşamı hakkında birçok halk hikâyesi vardır, bir kısmı ya da bir çoğu derlenmemiştir.
Köroğlu
Şimdiye kadar 17 kolu derlenmiş büyük Köroğlu hikâyesinin kahramanıdır. Hikâyede büyük bir kahraman olduğu kadar da usta bir şairdir. 1579 ve 1581 yıllarında yakalanması için padişahça Anadolu Beylerbeyine hükümler yazıldığı biliniyor. Yalnız bunun bizim destan kahramanı Köroğlu olup olmadığı kesin değil. Köroğlu Azerbaycan’da, Türkmenistan’da, Özbekistan’da da geniş halk yığınlarınca Anadolu’daki kadar biliniyor. Köroğlu’nun 17 koluna daha bir sürü kollar eklenecektir. Yeni yeni araştırmalar bunu gösteriyor.
Reklam
NESİMİ -
17. yüzyılda yaşamış Bektaşi şairlerindendir. Hurufi inancını yaymaya çalışan ve bu yüzden Halep’te derisi yüzülerek öldürülen divan şairi Bağdatlı Nesimi ile karıştırılmaması için “Kul Nesimi” adıyla da anılır. İran Safevilerinin Anadoluda egemenlik kurma çabalarına katıldığından kovuşturmaya uğramıştır. Birçok nefesi bestelenmiştir.
DADALOĞLU -
19. yüzyılın büyük halk şairidir. Öz adı Veli’dir. Ünlü Kozanoğlu başkaldırmasının önderlerindendir. Bu Türkmen başkaldırmasının şiirini yazmıştır. Sonra da yenilgiye ağıtlar söylemiştir. Osmanlılarca sürgüne gönderilmiş, sürgünde ölmüştür. Nerede, nasıl öldüğü ya da öldürüldüğü bilinmiyor.
ÂŞIK GARİP -
Yaşamı hakkında, var olup, ya da olmadığı hakkında bir şey bilmiyoruz. Ünlü Âşık Garip hikâyesinin kahramanıdır. Yaşamış olabileceği gibi, bir halk şairi tarafından, ya da halkça yaratılabilir. Âşık Garip hikâyeleri her bölgede ayrı ayrı söylenir. Örneğin Çukurova Âşık Garip’i, Kars, Orta Anadolu Âşık Garip’leri vardır. Söylenceleri derlenmemiştir.
ÂŞIK VELİ -
Sıvasın Şarkışla ilçesinin İğdecik köyündendir. 19. yüzyıl şairlerindendir. Yaşamı üstüne çok bilgi yoktur. Şiirlerinin büyük bir çoğunluğu bulunmamıştır.
Reklam
DERTLİ -
1772 yılında Bolu’nun Şahnalar köyünde doğmuştur. Çobandır. Topraklarını bir ağa ellerinden alınca sazını alıp gurbete çıkmış, çok yer dolaşmıştır. 1845’te Ankara’da ölmüştür.
Aşık Mahzuni hisli, duyusal bir halk ozanı.
Aşık Mahzuni Şerif... Halkın ozanı... Cahilden ve cahillikten başka hiçbir şeyden korkmayan...
Masanın üzerinde duran bir şarap kâsesinin etrafında dört ozan oturuyordu. İlk ozan dedi ki, "Galiba üçüncü gözümle bu içkinin kokusunun sihirli bir ormandaki kuş sürüleri gibi boşlukta kaybolduğunu gördüm." İkinci ozan başını kaldırıp dedi ki, "İç kulağımla sis kuşlarının şarkısını duyabiliyorum. Ve beyaz gülün arıyı taç yaprakları arasında tutması gibi bu ezgi de gönlümü sarıyor." Üçüncü ozan gözlerini yumdu ve kollarını yukarıya kaldırarak dedi ki, "Onlara ellerimle dokunuyorum. Bir meleğin uykusunda ki nefesi gibi hissediyorum onların kanatlarını; parmaklarımı yalıyorlar." Sonra dördüncü ozan kalktı, kâseyi kaldırdı ve dedi ki, "Çok yazık dostlarım! Ben görmek, işitmek ve dokunmak konusunda çok yeteneksizim. Bu içkinin kokusunu göremiyorum, şarkısını işitemiyorum, kanatlarının vuruşunu hissedemiyorum. İçkiden başka bir şey görmüyorum. Bu yüzden şimdi onu içmeliyim ki, duyularımı keskinleştirsin ve beni sizin yüce makamınıza ulaştırsın." Ve kâseyi dudaklarına götürüp içkiyi son damlasına kadar içti. Bu durum karşısında ağızları açık kalan diğer üç ozan ona büyük bir şaşkınlıkla bakakaldılar, gözlerinde pek de şiirimsi olmayan bir susuzluk ve kin vardı.
Sayfa 85 - OzanlarKitabı okudu
Ozanlar anlaşılsın diye yazmazlar
"... Bir zamanlar bir ozan 'Bütün evren bir şarap bardağındadır,' demişti. Bunu hangi duygu içinde söylemek istediğini belki hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz çünkü ozanlar anlaşılsın diye yazmazlar..."
Sayfa 96 - Evrim YayıneviKitabı okudu
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.