Sakkara'nın Kumları; Almanya-Mısır’ın Sakkara Kazıları-Kahire üçgeninde geçen, kurgusunun içinde gerçek bir hayat hikâyesi saklı güzel bir roman.
Yıl 1943; Avrupa’da Hitler’in Polonya’yı işgaliyle başlayan ve milyonlarca masum insanın ölümüyle sonuçlanacak bir savaş.. II. Dünya Savaşı’nın
“Sonra sen gittin ve her şey bitti. Yalnız benim için değişen bir şey olmadı, hâlâ aynı şeyleri hissediyorum. Ne derler bilirsin: Vazoyu kırabilirsin, ama çiçeklerin kokusu yine de kaybolmaz…”
Sayfa 387 - Gönül kimi severse güzel o dur’un bir başka versiyonu olsa gerek. Aşk, insanın gözünü köreltir…Kitabı okudu
“Bütün ihtişamıyla Nil göründü; nehrin üzerindeki yüzen evler, dar ve dolambaçlı sokaklar, ince ve zarif minareler, uzakta Gize Piramitlerinin hayalete benzer silüeti. Gizem ve entrika dolu bir doğu şehri...”
Kitabı satır satır okurken, aynı zamanda İstanbul'un tarihi yarımadasında bir tarihsel gezintiye çıkıyorsunuz.
Şehri talan eden bir güçle ve bu yağmaya ortaklık edenlerin birer birer öldürülüp tarihi mekânlar ve yerlere cesetlerinin bırakılmasına, bu cinayetleri işleyenlerin izini süren Başkomser Nevzat, Yardımcıları Ali Komser ve Kriminal Uzmanı Zeynep kitabın baş kahramanları.
Elbette serüven anlatılırken içinde aşkın hüznün ölüm acısınında olduğu güzel bir roman,
Tarihi yarımada da bulunan sarnıçlar, surlar, saraylar,Camii'lerin de Roma döneminden, Osmanlı dönemine, Cumhuriyet dönemine değin tarihsel süreçte ki, varlıkları enfes bir şekilde sıkılmadan anlatılıyor.
Yazar belli ki, kitabı yazmadan konunun uzmanlarından görüş alıp istifade etmiş,
Iyide yapmış 686 sayfalık bir romanı akıcı hale getirmiş. Ben kitabı oldukça beğendiğimi ifade edebilirim.
Ahmet Ümit zaten kalemi güçlü bir yazar. Yazdıklarını okumaktan hep haz almışımdır.
Okumamış olanlara tavsiye ederim.
İstanbul'a bakıyorduk denizden. Bizim istanbulumuza, çalınmış hayallerin şehrine...
Yağmalanmış mutlulukların payitahtına... Kırılmış umutların kalesine... Kederlerin kraliçesine...
Zorbalığın ele geçirdiği güzelliğe...
Sinsiliğin bayrak diktiği zarafete...
Aç gözlülüğün işgal ettiği berekete...
Kendi kanımızı sunmaktan başka çaremiz kalmayan şehrimize...
Sokağımıza, bahçemize, evimize, mezarımıza...
İstanbul'a bakıyorduk denizden.
Sisler içindeydi istanbul...
Sayfa 679 - Everest Yayınları 6. Basım Şubat 2013Kitabı okudu