Lucas Martinez’in gerçek olduğu evrene ben de ışınlanabilir miyim lütfen?
Yine ters olarak okuduğum serilerden birisi bu seri. İspanyol Aşk Aldatmacası’nı okumadan serinin ikinci kitabını okumanın harika bir fikir olduğuna kendimi inandırarak başladım, eh, pişman da değilim. Baş karakterleri farklı kişiler olduğu için çok da büyük bir problem değil bence
Yazarla tanışma kitabım oldu ve hemencecik de ne yazsa okurum dediğim yazarlara girdi kendisi. Kalemi oldukça akıcıydı, olaylar yavaş ilerliyordu ama yazar her daim kalbimi çalacak bir şey buldu.
Kitapta olaylar hem Rosie’nin hem Şucas’ın bakış açısından yazılıyordu. İkilinin birbiri hakkında düşündüklerini okumak epey keyifliydi.
Karakterlere ise bayıldım! Hem yemek yapan hem oldukça kibar ve anlayışlı olan bir erkeğe bayılmamak elde mi? Rosie ise gerçekten hayattan kopup da bir romana hapsolmuş diyebileceğim bir karakterdi. Sürekli olarak endişeli, çevresindekilere değer veren ve onlar için elinden geleni yapan ama bir şekilde hep kendini görmezden gelen birisi. Daha iyi bir eşleşme bulunamaz bence
İkilinin arkadaşlıkları, Lucas’ın yemekleri -okurken bile yemiş kadar oldum-, Catalina ve Lucas’ın sürekli olarak Rosie’yi koruma içgüdüsü, Rosie’nin sevdiklerine kendini vermesi derken ben kitabı nasıl bitirdiğimi inanın fark etmedim.