"𝑺𝒆𝒏 𝒃ı𝒓𝒂𝒌 𝒕𝒖𝒕𝒖𝒏𝒎𝒂𝒚ı,
𝑫𝒖̈𝒏𝒚𝒂 𝒃𝒊𝒛𝒊 𝒔𝒂𝒓𝒎𝒂𝒍𝒂𝒓."
Bazen klasik hikayeler yine de insanın içini acıtır yine de insana dokunur. Bu hikaye biraz öyleydi çünkü gerçekçi yanları vardı. Bir ünlünün yaşamındaki zorlukları, onun tek bir kalemde her şeyi silme isteği: Bu kitapta bana dokunan konu sadece bu oldu. Gerisi yine bir klasikti. Ve pek de duyguyu hissedemedim diyebilirim. Belki de ben duygusuzumdur, yazara suç atmamalıyımdır ama bilemiyorum. Olaylar çok çabuk gerçekleşiyor ve bir anda her şey çok normalmiş gibi yansıtılıyor.
•
Kitabın ana karakteri Mine -namı diğer Yeşil Küpeli Kız- bir takma adıyla gazeteci kimliğine bürünüyor ve yeni yeni ünlenmiş bir müzisyen hakkında haber yapabilmek için alt katına taşınıyor. Sonra da olaylar farklı bir hal alıyor tabii. Yani, konu çok tanıdık genel olarak.
•
Klasik bir wattpad kitabı da diyebilirim. Güçsüz düşmüş, zayıf biraz da saf bir kız karakter ve sahiplenici, sert, kıskanç bir erkek karakter. Olaylar çok çabuk gelişiyor çünkü asıl nokta yalanlar değil karakterlerin geçmişi yine(EVET, YİNE!). Yazarın hep yazdığı karakterler aynı tür oluyor başta farklı göstermeye çalışsa bile sonda yine aynı tarz kişi çıkıyor. Biraz bıkmışlık hissi uyandırdı bu bende açıkçası.
•
Hep sırlar, gizemli geçmişler ve sonrasında bir tanıdıklık hissi. Aynı ruh hallerini okumaktan içim şişti diyebilirim. Bazen güzele benzemiş gibi gelse de Beyza Alkoç kitaplarına hiç bulaşmayacaktım. Sadece birkaç güzel cümle hariç çok sevmedim:")