Öyle enteresan şeyler anlatıyordu ki anlamıyordum -nereden anlayacağım, bu psikolojiyi yaşamamışım ki- ancak çok derin ve mahzun şeyler olduğunu hissediyordum. Bu hal üzere Gölge Dergisi'ni çıkarmaya karar vermiş.
Anlaşılan ondaki bu ızdırabın büyüklüğü GÖLGE gibi bereketli bir dergiye vücut vermişti. Öyle ya, Allah çilesini çektirmediği şeyin nimetini vermez! GÖLGE'nin ilâhî bir nimet ve İslâmcı mücadele tarihinin önemli bir eşik taşı olmasının sebebi de Kumandan'ın bu çilesiymiş demek ki!
Dinlemesi kolay diyeceğim ancak dinlerken bile ürperiyor ve günlerce onun hâlini düşünüyordum.
Ya Kumandan'ın yaşadıkları? Bir Allah bilir, bir de kendisi! Kendisini biraz tanıyanlar, fikriyatına nüfuz edenler, benim anlattıklarımın ne mânaya geldiğini de idrak ederler.
Onun çilesi bende şu mısraları tedai ettirdi:
"İman sahici iman ateş hattında koşu
Bir günü bir gününe eş olmama buluşu"
Demek ki bu mısraları yaşayarak yazmış. Zaten onun ömrü ateş hattında bir koşu olarak geçti; eserleri, çilesi her şeyiyle.
Genç yaşta bu kadar telif eser vermesine hayret ediliyordu. Bunun üzerine şu benzetmeyi yapmış idi:
"Arkasından aslan kovalarken insan hızlı koşar."
Bir insan bir ömür boyu böyle nasıl yaşar?
Yeri gelmiş iken, İBDA ve İBDA-C farkına da kısaca değinmek istiyorum. İBDA, Salih Mirzabeyoğlu'nun bizzat aksiyonu, demeçleri ve eserleridir. İBDA-C (cephesi/cepheleri) ise Mirzabeyoğlu'nun dışında İbda'ya bağlı cephelerin legal veya illegal bağımsız hareketleridir. Birbirinden bağımsız yapıda olan bu cephelerin kanuni veya kanundışı faaliyet göstermeleri tamamen kendi kararları olup bu husus "kendinden zuhur diyalektiği" ile ifadesini bulur. İBDA- C denince tüm cephelerin zümre olarak kastedilmesi söz konusudur ve aralarında fikir birliği haricinde hiyerarşik bir yapı yoktur.
İbda Hareketi ifadesi ise Mirzabeyoğlu ile birlikte bu fikre bağlı olanların tüm faaliyetleri olup geneli ifade eder. Bu harekete mensup olan siyasetçi, hukukçu, sanatçı, iktisatçı, sivil toplumcu, eylemci vs. olabileceğini, esasen gönül ve fikir bağı ile her sahada örgütlenmeyi ve en başta ruhî kenetlenmeyi amaçladığını belirtelim. Hiçbir sahayı ihmal etmeyerek "her türlü araçla mücadele" ilkesini benimseyen İbda gençliğinin hedefi, İbda Mimarı Mirzabeyoğlu'nun işaret ettiği üzere, "toplumun genel fikir çerçevesine Büyük Doğu'yu oturtmak" mücadelesidir. Necip Fazıl'ın planladığı "Büyük İslâm Inkılabı" da buradadır.
12 Eylül öncesi için söylenen, "sağ-sol kavgası içinde gençlik harcandı" ifadeleri Akıncı gençlik için doğru değildir. Bilakis bu siyasî hareketlilik içinde Salih Mirzabeyoğlu sayesinde kimsenin yedeğine girmeyen bir Akıncı hareket doğmuştur. Demek ki İslâmcı hareketin temelleri 1975'te GÖLGE ve peşinden çıkan Akıncı Güç dergileri ile atılmıştır. İslamcı hareketin lideri Salih Mirzabeyoğlu ve onun da lideri Necip Fazıl Kısakürek'tir. Bu iki isim tavizsiz İslâmi çizginin sembol isimleridir. Sağ-sol genellemesi ile ve anarşi ortamı bahanesiyle kimse bu hareketi flulaştırmasın. Mesela 15 Temmuz gecesi şehitliğe koşanların hemen hepsi akıncı ruhuna sahip mücahidlerdi. Yani onlar tatlı su akıncısı veya demokrat değildi.
Salih Mirzabeyoğlu çığır açıcı, kurucu ve karizmatik biridir. Açtığı yol ile sağ-sol çatışması arasında sıkışan İslamcı gençliğin kendi öz isim ve hüviyetiyle zuhurunu sağlamış, kendine güvenen ve kendi ayakları üstünde duran bir hareket oluşturmuştur. İslâmcı harekete vücut vererek, önce güçler dengesi içinde varlığını sağlamış, sonra ortaya koyduğu metot ve aksiyon ile denk güç olmasına vesile olmuştur. Çığır açıldıktan sonra akıncı eylemleri yurt sathına yayılmış, işçisinden memuruna, öğrencisinden esnafına kadar iktidar bilincine ermiştir. Öyle ki güç hâline gelen İslâmcı hareket (Akıncı Güç'ün ismindeki mâna hatırlanmalı), gittikçe semerelenerek (bereketlenerek) daha sonra İbda ve İbda cepheleri faaliyetleri ile faik pozisyona yükselmiştir.
düşmanın üstüne gidemiyorsan eğer
eğer "yaradandan" çok korkuyorsan ondan
kölece de olsa yaşama tutkun
aşkınsa yaradana sevginden
ve fikir dediğin eğer
kaçanın can simidi
kuş tüyünden bir yataksa
öfkeden ıraksa
sığınaksa
ve inanç dediğin
yürüyeni durdurmaksa
sen! kötü kadından beter
git kuyruk salla düşmanına
yaran, zararsızlığını göster
ve seyret elde silah döğüşeni
Salih Mirzabeyoğlu
Kitapta özellikle üzerinde durulan selam-ı hakiki ile hepinizi selamlıyorum arkadaşlar. Öncelikle yazarımız 'mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu' hakkında birşeyler paylaşmak istiyorum. Kendisi, Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK'in bir kelimesini boşa çıkarmamış, kitaplarını onun fikri çerçevesinde ele almış, yürüyen Büyük Doğu'dur. Ucuz bir sempatiklik ile veya atmasyoncu pohpohçulukla değil bilakis Üstadın 'Cumhuriyet sonrası kavruk nesillerin ilk ciddi fikir sesi ve ilk çileli nefs murakabesi' imzasıyla eserlerini kaleme almıştır. Kitaplar, vasat, vasat altı ve vasat üstü olabileceği gibi bu kitaptan anladığımız üzre 'üst mânâ'da olabilir. Şöyle ki okuyucu defalarca üzerinden geçse de alacağı hakikatler her defasında yenilenir. Salih Mirzabeyoğlu külliyatına bu eserden giriş yaparsanız meseleler arasındaki geçişlerde alaka kurmakta hafif zorlanabilirsiniz lakin bu zevkli bir deneyim olacaktır... Karşımızda 63 şaheser demetinden kokular var bunları daha iyi yakalamak için külliyata tamamıyla geçiş yapmak şiddetle tavsiye olunur. Rabbim okuduklarımızı şuurlaştırmayı nasip etsin.
Kendi tekâmülünü mühimseyenler kaçırmasın derim...
Necip Fazıl Kısakürek, ulvî varlık muhasebesini yapmış, hakikatleri bulundukları hâl üzere görme sırrına ermiş yüce bir ruhtu. "Çile" şiiri, bu yüce ruhun niteliklerin yansıtan bir şaheserdir.
Salih Mirzabeyoğlu ise, değişmez bilgi ve amellere taalluk eden İslâmî ölçüleri zevken idrak yoluyla kendine indirmiş, kelâmın sırlarına ermiş bahtiyar bir ruhtur. Birlikte ortaya koydukları sistem, çağımızda hem ferdî hem de içtimâî kemâli gerçekleştirmenin sistemidir..".
Aylık Dergisi Mevlüt Koç, -Hayat Nerede Başlar, Nerede Biter- 200. sayı, Mayıs 2021
Salih Mirzabeyoğlu için her şey malzeme hükmündeydi, bunları yoğurdu, biçimlendirdi, kalıba döktü ve yeni bir dile dönüştürdü. Dolayısıyla,
Salih Mirzabeyoğlu'nu tanımak ve eserlerini anlamak, ancak bu dili anlamakla mümkündür. Bu da bilgi ve hakikat kavramlarıyla alâkalıdır, nihayetinde de bir irade işidir..."
Aylık Dergisi Mevlüt Koç, -Hayat Nerede Başlar, Nerede Biter- 200. sayı, Mayıs 2021
Salih Mirzabeyoğlu müşahede ettiği fevkalâde hâdiseleri, duyduğu, anlatılması zor güzel sözleri kendi ruhunda kavradı. Fakat gördü ki, ortalama insanın tahammül edemeyeceği bu güzellikleri dillendirmesine izin yok!
O da şahitlik ettiği hakikatlerin izini eserlerinde sürdü..."
Aylık Dergisi Mevlüt Koç, -Hayat Nerede Başlar, Nerede Biter- 200. sayı, Mayıs 2021
Salih Mirzabeyoğlu'nun bilgisi keşfî, bilgisinin sezgisi imâna özgüydü. Kanatları yanasıya "oluş" mertebelerinde yükseldikçe, İlâhî sırları idrak hususunda aklın yetersiz kaldığını, her bilenin üzerinde "Her şeyi bilen"in var olduğunu gördü..."
Aylık Dergisi Mevlüt Koç, -Hayat Nerede Başlar, Nerede Biter- 200. sayı, Mayıs 2021