Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
GELENEĞE DAYALI, YERLİ, FAKAT YENİ ŞİİR...
- "Mehmet Âkif, Yahya Kemal ve Necip Fazıl şiirleri incelenince, geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zamanın yan yana gelerek zamanı meydana getirmeleri gibi, onlarında arka arkaya Türk şiirinin oluşmasına nasıl ışık tuttukları anlaşılacaktır. O zaman günümüz şiirinde batı taklidi veya solcu eğilimli şiirlerin mi, yoksa bu üç çağdaş şairimizin temelini attığı, geleneğe dayalı, yerli, fakat yeni bir şiirin mi gerçek Türk şiir akımını sürdürmekte olduğu açık ve seçik olarak farkedilmiş olacaktır..."
Sayfa 54 - Mehmet Âkif, Yahya Kemal ve Necip Fazıl, -Diriliş 1970- Diriliş yayınlarıKitabı okudu
YENİ TÜRK ŞİİRİNİN TEMEL FONLARI...
- "Yeni Türk şiirinin kurulmasında bu çağdaş üç şairimiz (Yahya Kemal, Mehmet Âkif, Necip Fazıl) temel fonu teşkil edecektir. Şiirin aktüel kaygısını, sosyal görevini Âkif'ten aldığımız ilhâmla; tarihe ve geleneğe dayanan yanını Yahya Kemal şiirinin örnek tutumunun dersiyle; hakikat ve varoluş, hayat ve ölüm, zaman ve ebedîlik temalarını gıda edinmiş ruhun yeryüzüne çektiği çizgiyi Necip Fazıl'ın şiirinden izleyerek yenileyebiliriz edebiyat yapımızda..."
Sayfa 55 - Mehmet Âkif, Yahya Kemal ve Necip Fazıl, -Diriliş 1970- Diriliş yayınlarıKitabı okudu
Reklam
KATI REALİST EKOL ve MUTLAK DEĞERLER...
- "(...)Sonra 2.cihan harbi geldi çattı. İnsanoğlu, dünya tarihinde eşi görülmemiş bir allakbullak oluşa maruz kaldı. Bunun şiirimizdeki neticesi, Orhan Veli ve arkadaşlarının ekolüdür. Mutlak değerlerin inkâr ve reddeden, var oluşa açlığın açısından bakan, katı realizm ekolü..."
Sayfa 37 - 38, Sanat Görüşü, Şiirimiz-Akımlar, Toplum ve Şair Hakkında, -Kent Gazetesi (Kilis)-, Diriliş yayınlarıKitabı okudu
LÂLELİ'DEN SİRKECİ'YE...
- "Lâleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız". İşte yeni şiiri özetleyen bir mısra. Bu artık klâsik şairin yolculuğuna benzemiyor. Klâsik şair, "azgın bir davet" le "nerdeyse toprağın sonuna" gider. "Uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek" şartıyla.
Orhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanık
akımında ise insan, Lâleli'den çıkar bir yolculuğa ve tramvaya atlar; ama mutlaka Sirkeci'ye gider..."
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç
,
Edebiyat Yazıları 2
Edebiyat Yazıları 2
, sh 27, Dişimizin zarı, Pazar Postası 1957, Diriliş Yayınları
ATTİLA İLHAN ve KARŞI ŞOK...
- "Karşı şok,
Attila İlhan
Attila İlhan
'dır,
Orhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanık
akımının yüzeyde kalışına, toplumculuğuna ve fikirciliğine karşılık, Attila İlhan duygulu, marazî denecek kadar duygulu, trajik bir hayatı ortaya koymuş, onların toplumculuklarına karşılık, bireyci bir şiir kurmuş, berikilerin hak, eşitlik vs iddiaları cinsinden bir doktrin şiirini gerçekleştirmeyi hep ileri sürmesine rağmen, mizacı gereği, bir kaçışı, büyük şehirden kaçışı, uzak ülkeler hasretini, aşkla melankoliyi çizmiştir. Bir bakıma yeni, bir bakıma servet-i fünûn kadar eski bir şairâneliği dener. 30-40 arası şiiri, bir çeşit mistik şiir olduğundan, cevher gereği, alelâdelikten kaçıyordu. Oysa
Attila İlhan
Attila İlhan
, hayatla ilgili, büyük metafizik gerçeklerle ve değerlerle değil, salt hayatla ilgili bir şairânelik getiriyordu. Bu yüzden bir çeşit sanatta irtica yaptığı ileri sürülüyordu. Fonksiyonunu tamamlar tamamlamaz, biten bu reaksiyon şiirini, her türlü çalışma kurtaramamıştır..."
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç
,
Edebiyat Yazıları 2
Edebiyat Yazıları 2
, sh 26-27, Dişimizin zarı, Pazar Postası 1957, Diriliş Yayınları
ŞOKU ŞOK SAVAR...
- "Şoku şok savar.
Orhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanık
akımı, içtimâî şartların hızla değişmesinden ötürü sallantıda kalan 30-40 arası klâsik şiirimizi yıkmış, yeni bir şiir grameri getirmiş, ama pek bir cevher katamamış, bir dil konuşamamıştı. Ama yine de Türk şiirinin üstüne bir Roma kartalı gibi hegemonya kanatlarını germişti. Kendisinin dışında bir şiirin düşünülmesini bile istemiyordu. Araya giren "garip" oyun, zalim oyun oluyor, insanda en ufak bir derinleşme, akımın hışmına uğruyordu.
Nurullah Ataç
Nurullah Ataç
da büyük bir yardımcıydı. Tek sanat kuralı "iri lâf etme" fobisiydi: Herkes düz hattâ bayağı lâf etme sanatında yarışa girmişti..."
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç
,
Edebiyat Yazıları 2
Edebiyat Yazıları 2
, sh 26, Dişimizin zarı, Pazar Postası 1957, Diriliş Yayınları
Reklam
REALİST ŞİİR ve...
Orhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanık
,
Oktay Rifat
Oktay Rifat
ve
Melih Cevdet Anday
Melih Cevdet Anday
'in şiiri, dar ve özel anlamında gerçekçi bir şiir. Yaşamak için gerekli hayatı, ekmeği kazanmak cinsinden bir hayatı, cemiyetteki yanından ve düz olarak anlatıyorlardı. Şiir (fevkalâde)nin yaratılışı değil, (alelâde)nin anlatılışıydı. Şairânelik alay konusu olmuştu. Kelime şiirde ve düzyazıda farklı kullanışta değildi. Savaş gibi güçlü bir şoktu bu şiir. Bu kuvvetli şokladır ki, günün iyi şairleri büyük sarsıntı geçirir.
Ahmet Muhip Dıranas
Ahmet Muhip Dıranas
susar;
Cahit Sıtkı Tarancı
Cahit Sıtkı Tarancı
kişiliğini yitirerek akıma uyar; en dayanıklıları
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Fazıl Hüsnü Dağlarca
olur; mistik şiirden koparak bazı millî, bazı aktüel bazı da toplumcu noktadan çıkan fikri alternatiflerle şiirini kurtarır...
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç
,
Edebiyat Yazıları 2
Edebiyat Yazıları 2
, sh 26, Dişimizin zarı, Pazar Postası 1957, Diriliş Yayınları
ŞİİR ve İNSANÎ KONULAR...
- "Necip Fazıl, Ahmed Hamdi ve Ahmed Kutsi'nin şiiri, şairâne, mücerret, insanî konuların şiiriydi. Yalnızlık, ölüm, zaman gibi insanın ebedî, mücerret, âdeta dışında bağımsız varlığı olan yaşama anlamlarına uygulardı zekâ ve hissiyat. Bu fevkalâde, ama insanla yakından ilgili kadrolar, âdeta insandan önce geliyordu..."
Sayfa 24 - Dişimizin zarı, Pazar Postası 1957, Diriliş yayınlarıKitabı okudu
GÜMÜŞ BALIKLARI...
Yahya Kemal Beyatlı
Yahya Kemal Beyatlı
'nın,
Ziya Gökalp
Ziya Gökalp
'le birleşen noktalarına karşın, ayrılma noktaları daha fazla olan bir düşünüşü vardı. O, heceye koşan yeni yetenekler için: "Zavallı gümüş balıkları,
Orhan Seyfi Orhon
Orhan Seyfi Orhon
'un oltasına takıldılar!" Oysa olta Orhan Seyfi'nin gibi görünse de, aslında Ziya Gökalp'in oltasıydı..."
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç
,
Edebiyat Yazıları 2
Edebiyat Yazıları 2
, sh 19, Kendini Arayan Şiirimiz III, -Diriliş 1983-, Diriliş yayınları
MİLLET ve ÜMMET...
- "Ümmetle Millet aynı realitenin iki yüzüydü. Bunu anlamayanlar, bugün o çağa "ümmet çağı" deyip geçiyorlar. "Ümmet", İslâm kültür ve medeniyet cemiyetlerinin sübjektif adı, "Millet" objektif adıdır. Bugün sadece ırk veya dil esasına dayanan Millet teorileri iflas etmiş, bu yüzden yeni yeni muhtevalar aranılmaya başlanmıştır..."
Sayfa 15 - Kendini Arayan Şiirimiz II, -Diriliş 1983-, Diriliş yayınlarıKitabı okudu
Reklam
MİLLET ve NATION...
- "(...)Millet, 19.asırda Avrupa'da geliştirilen ve sonra da İslâm dünyasına sıçratılıp onu parça parça eden (Nation) kelimesinin karşılığı olan Millet değildir. Batıdaki millet (nation) kavramı, daha çok bir ırka ve bir dile bağlı bir topluluğu ifâde eder. Dar görüşlü bir kavramdır. Oysa, İslâm düşünce ve yaşantısında, Millet kavramı, ırka veya dile bağlı bir kavram değil, İslâm medeniyetinin organik cemiyetine verilen addır. Osmanlı cemiyetinde Millet anlayışı buydu..."
Sayfa 15 - Kendini Arayan Şiirimiz II, -Diriliş 1983-, Diriliş yayınlarıKitabı okudu
ÜSTÜN MİLLET...
- "Osmanlı dönemi, hangi yönden bakılırsa bakılsın bir Millet dönemiydi. O zaman da Millettik, hem mükemmel bir Millettik. Hatasızdık demek istemiyorum. Hatasızlık, Allah'a mahsustur. Biz, diliyle, edebiyatıyla, idealleriyle, ahlâkıyla, sanatıyla, düşüncesiyle, yönetimi ve ordusuyla, o çağda benzeri görülmeyen üstün bir Millettik..."
Sayfa 15 - Kendini Arayan Şiirimiz II, -Diriliş 1983-, Diriliş yayınlarıKitabı okudu
ANADİL...
- "Selçuk saraylarında resmî dil, Türkçe değil, Farsçaydı. Karamanoğlu Mehmet Bey'in emri, pratik bir ömrü olmayan, kağıt üzerinde kalmış bir sözden ibarettir. Asıl, Osmanlı Türkleridir ki, Arapça ve Farsçayı da inkâr etmeden kendi dillerini hem resmî dil, hem halkın dili, hem edebiyat dili olarak geliştirilmesini ve yaşatmasını bilmişlerdir. Türkçeyi, Rumca ve Farsça arasında ezilip kalmaktan kurtaran, atalarımız olmuştur. Bunu ırkçı düşüncelerle yapmış değillerdir. Bunu en tabiî bir hak olarak yapmışlardır. Kendi ana dilini korumak, insanın en tabiî hakkıdır..."
Sayfa 15 - Kendini Arayan Şiirimiz II, -Diriliş 1983-, Diriliş yayınlarıKitabı okudu
TÜRKÇE: BİR KÜLTÜR ve MEDENİYET DİLİ...
- "Osmanlı dönemi, ümmet çağıydı, sonra milliyet çağına geçtik derler. Osmanlıca diye bir dilden bahsederler. Evvelâ şunu belirtelim. Osmanlıca diye bir dil yoktur, sadece ve sadece Türkçe vardır! Osmanlı dönemi, Türkçenin en zengin bir kültür ve medeniyet dili hâline geldiği bir dönemdir. Atalarımızın verdikleri eserler, kurdukları edebiyat ve düşünce düzeni, yaşadıkları kültür hayatı, Türkçeyi, İslâm medeniyetinin, Arapça ve Farsça gibi, bir kültür ve medeniyet dili hâline getirmiştir. Osmanlı dönemindedir ki, Türkçe, İslâm medeniyetinin ana dillerinden biri olma özelliğini kazanmıştır
Sayfa 14 - Kendini Arayan Şiirimiz II, -Diriliş 1983-, Diriliş yayınlarıKitabı okudu
KENDİNİ ARAYAN ŞİİR...
- "Nice kavram, eksik düşünce ve literatür insanları tarafından birbirine karıştırılmış ve edebiyat ortamı arapsaçına dönmüş, önü ardı alınmaz kavgalar ve kör döğüşü içinde, hakikat, âdeta, bir daha yakalanamayacak şekilde kaçıp gitmiştir..."
Sayfa 14 - Kendini Arayan Şiirimiz II, -Diriliş 1983-, Diriliş yayınlarıKitabı okudu
25 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.