Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Thyne bir ülkedeki eğitim düzeyine ilişkin dört gösterge olan ilköğretim yatırımlarının gayri safi ulusal hasılaya oranı, ilköğretime kayıtlı öğrencilerin okul çağındaki çocuklara oranı, orta öğretime kayıtlı (özellikle erkek) öğrencilerin ergen nüfusa oranı ve (marjinal önemde bir gösterge olarak) erişkin nüfustaki okuryazarlık oranının hepsinin, o ülkenin bir yıl sonra savaşa girme olasılığında azalma sağladığını bildiriyor. Saptadığı etki boyutları hayli dikkat çekici: önceki savaşlar, kişi başına ulusal gelir, nüfus, dağlık alanlar, petrol ihracatı, demokrasi ve anokrasi düzeyi ve etnik ve dinsel fraksiyonlar açılarından düzeltme yapıldıktan sonra, ilköğretime kayıtlılık açısından ortalamanın bir standart sapması geride olan bir ülkeyle karşılaştırıldığında, ortalamanın bir standart sapması ileride olan bir ülkenin bir sonraki yıl savaşa girme olasılığı yüzde 73 daha düşük.
Sayfa 732Kitabı okudu
Britanya'da 1970'in belli bir haftasında doğmuş bütün çocukları kapsayan bir veri setini temel alan psikolog Ian Deary ve çalışma arkadaşları tarafından yapılan bir analizde, zekanın klasik liberalizmle bağıntılı olmakla kalmadığını, aynı zamanda onun nedeni de olduğunu gösteren daha net bir sonuca ulaşılmış. Bildirinin başlığı içeriğini
Sayfa 729Kitabı okudu
Reklam
Aynen kardeşim en akıllısı liberaller
İki büyük Amerikan veri setini analiz eden psikolog Satoshi Kanazawa, istatistiksel açıdan yaş, cinsiyet, ırk, eğitim, gelir ve din sabit tutulduğunda, bu veri setlerinin ikisinde de zekanın yanıt veren kişilerin siyasi liberalizmiyle bağıntılı olduğunu bildiriyorlar. İleriye Doğru Ulusal Ergen Sağlığı Çalışmasına katılan yirmi binin üzerinde genç erişkinde ortalama zeka katsayısının, kendilerini "çok muhafazakar" (94,8) olarak tanımlayanlardan kendilerini "çok liberal" olarak tanımlayanlara (106,4) doğru geçildikçe düzenli olarak arttığı belirtiliyor. Genel Sosyal Araştırma'da da benzeri bir bağıntı gözlemlendiği gibi, zekayla klasik liberalizm arasındaki bağıntının sol-liberalizmle olan bağıntıdan daha güçlü olduğuna işaret eden ipuçları var. Araştırma katılımcıları arasında görece daha akıllı olanlar arasında hükümetin gelir dağılımına müdahale ederek geliri zenginlerden yoksullara dağıtma sorumluluğu olduğu görüşünü (klasik bir liberal görüş olmayan sol bir görüşü) onaylama olasılığı daha düşükken, (özellikle hakkaniyet değerinden yola çıkan liberal bir tutumun ifadesi olan) hükümetin siyah Amerikalılara yardım ederek tarihte onlara karşı yapılmış ayrımcılığı telafi etmesi gerektiği görüşünü onaylama olasılığı daha yüksek.
Sayfa 729Kitabı okudu
Atlantik'in öteki yakasında genç Winston Churchill, Britanya İmparatorluğundaki "barbar halklara karşı yürütülen eğlenceli çok sayıda küçük çaplı savaşa" katıldığını anlatıyordu. Bu eğlenceli küçük savaşlardan birinde, "cezalandırma amacıyla sistematik olarak köy köy ilerledik ve evleri tahrip ettik, kuyuları doldurduk, kuleleri yıktık, gölgeli ağaçları kestik, ürünleri yaktık ve su depolarını kırdık." diyordu. Churchill bu korkunç kıyımları "Aryan ırkının zafer kazanması" gerektiğini söyleyerek haklı gösteriyordu ve "uygarlaşmamış halklara karşı zehirli gaz kullanılmasını şiddetle destekliyorum" diyordu. Britanya'nın kötü yönetimi sonucunda ortaya çıkan açlıkları "tavşanlar gibi çoğaldıklarını” söylediği Hindistan halkının sırtına yüklüyor ve "Hintlilerden nefret ediyorum. Bunlar hayvanca bir dinleri olan hayvan gibi insanlar." diyordu.
Sayfa 724Kitabı okudu
Yüzyıl önce onlarca büyük yazar ve sanatçı savaşın güzelliğini ve asaletini göklere çıkarıyor ve heyecanla Birinci Dünya Savaşının başlamasını bekliyorlardı. "İlerici" başkanlardan biri olan Theodore Roosevelt, Amerika Yerlilerinin kırımdan geçirilmesinin kıtanın "sefil vahşiler için bir koruma alanına" dönüşmesini önlemek için zorunlu olduğunu ve yerlilerin onda dokuzu için "yegâne iyi Hintli ölü Hintlidir" deyişinin geçerli olabileceğini söylüyordu. Diğer bir Amerikan Başkanı Woodrow Wilson beyaz ırkın üstünlüğünü savunmuş, üniversitenin rektörü olduğu dönemde siyah öğrencileri Princeton'a sokmamış, Ku Klux Klan'ı övmüş, federal hükümetteki siyah memurları işten atmış ve etnik kökenleriyle anılan göçmenleri"...hazır olduğu anda Cumhuriyetin bağrına saplayacağı hançeriyle dolaşan" kişiler diye betimlemişti. Bunların üçüncüsü de Franklin Roosevelt'ti ve düşman olan Japonlarla aynı ırktan oldukları için, yüz bin Amerikan vatandaşını toplama kampına göndermişti.
Sayfa 724Kitabı okudu
Günümüzün ortalama ergeni zamanda geri gidebilse ve 1950'lerde test edilse, IQ skoru 118 çıkardı. Bu genç 1910'lara geri gidebilse, IQ skoru 130 çıkar ve çağdaşlarının yüzde 98'inden daha iyi puan alırdı. Evet, doğru okudunuz: Flynn Etkisini olduğu gibi kabul edersek, bugünün ortalama insanı 1910'ların yüzde 98'inden daha akıllı. Daha da çarpıcı bir dille ifade edersek, 1910'ların sıradan insanları zamanda ileriye doğru taşınıp günümüze getirilebilseler, ortalama IQ skorları zeka geriliğinin sınır değeri sayılan 70 olurdu. Zaman zaman katıksız genel zekayı ölçtüğü varsayılan Raven Progresif Matrisler testi sonuçları daha da büyük bir hızla artıyor. Bu durumda 1910'daki sıradan bir insanın IQ skoru günümüzde 50 olurdu ve zeka geriliği kategorisinin ortalarında bir yerde "orta derecede" ve "hafif" zeka geriliği kategorilerinin ortalarında bir noktada yer alırdı.
Sayfa 716Kitabı okudu
Reklam
Sorgulayan bir ruhun ortaya çıkışının zamanlaması ve başarısı açısından bakıldığında, aslında tarih bir kaza kayıt cetveli. Yine de, akıl yürütme geleneksel ahlak çerçevesinde de serpilip gelişiyorsa, uzun dönemde ilerleme kazara yaşanmış sayılmaz. Zaman zaman geleneğin düşüncelerine set çekmesinden rahatsız olan sıradışı düşünürler ortaya çıkar, çünkü "yasak bölge" işaretlerinden hoşlanmamak akıl yürütmenin doğasında vardır. Akıl yürütme özünde genişleyip yayılmacıdır. Her yerde uygulanabilme peşindedir. Her yeni uygulama, karşıt güçler tarafından ezilmediği sürece gelecek kuşaklara bırakılan akıl yürütme mirasının bir parçası olacaktır.
Sayfa 715Kitabı okudu
Analitik düşünce ile diyalektik yapılabilir aksi durumda analojinin çıkmaz sokaklarından kurtulamazsınız.
O halde bir türün üyeleri birlikte akıl yürütme gücüne sahiplerse ve bu gücü yeterince kullanma fırsatı olması koşuluyla, eninde sonunda şiddetten uzak durma ve benzeri karşılıklı çıkar gözetme biçimlerinin yararını fark edip, bunları giderek daha fazla kullanmaya başlayacaklardır.
Sayfa 713Kitabı okudu
Farklı bireyler iç içe geçip ticaret yaptıkları ve mesleki ya da sosyal ekiplerde üstanlam taşıyan bir hedefe ulaşmak için işbirliğine yöneldikleri zaman saflık sezgileri yumuşayabilir. Yedinci bölümde verilen bir örnekte eşcinselleri şahsen tanıyanların eşcinsellik konusundaki hoşgörülerinin arttığından söz ediliyordu. Amerika Birleşik Devletleri'nde seçim sonuçlarını kabaca kırmızı ve mavi eyaletler şeklinde gösteren haritalardan daha ayrıntılı haritalara geçilip, kırmızı ve mavi yerleşim birimleri teker teker incelendiğinde, daha liberal başkan adaylarına oy veren bölgelerin sahillerde ve başlıca su yolları çevresinde kümelendiğini bildiriyor. Jet uçakların ve eyaletler arası otoyolların geliştirilmesinden önce, bunlar insanların ve fikirlerin en kolay iç içe geçtiği yerlerdi. Erken evrede kazanılan bu avantajla ulaşım, ticaret, medya, araştırma ve eğitim merkezlerine dönüşen bu yerler, günümüzde de çoğulcu -ve liberal- bölgeler olmaya devam ediyor. Gerçi Amerikan siyasi liberalizmi klasik liberalizmle aynı anlamı taşımaktan artık çok uzak, ama ahlak alanındaki ağırlıklarına bakıldığında bu ikisinin örtüştüğü görülüyor. Liberalizmin mikro coğrafyası ahlak alanında gözlemlenen topluluk, otorite ve saflıktan uzaklaşma eğiliminin, gerçekten de hareketlilik ve kozmopolitizme bağlı bir etki olduğunu düşündürüyor.
Sayfa 704Kitabı okudu
Reklam
"Farklı olana hoşgörü,pragmatizm, tartışmaya ve uzlaşmaya katılma istekliliği,bir etkili siyasal kurumlar kültürü,genel işbirliği ortamı ve rakip taraflar arasında pazarlık ve uzlaşma,büyük ölçüde Arjantin'e yabancıdır".
Sayfa 178 - İmgeKitabı okudu
Hangi dışsal etmenler ahlaki sezgileri topluluk, otorite ve saflıktan uzaklaştırıp hakkaniyet, otonomi ve rasyonalite doğrultusuna yöneltiyor? Apaçık nedenlerden biri coğrafi ve sosyal hareketlilik. İnsanlar artık aile, köy ve kabilelerinde, gündelik yaşamın temelini uyumculuk ve dayanışmanın oluşturduğu, dışlanma ve sürgünün de sosyal ölüm anlamına geldiği küçük dünyalara hapsedilmiş bir ortamda yaşamıyorlar. Şanslarını başka çevrelerde arayabiliyorlar, farklı dünya görüşleriyle karşılaşabiliyorlar, bu da onları bağnazca grubu yüceltmektense bireyin haklarına ağırlık veren daha evrensel bir ahlak anlayışına yöneltebiliyor. Aynı şekilde, yetenek, hırs ya da şans sayesinde içine doğulan ortamdan çıkılabilen açık toplumlarda, otorite sıralamalarını çiğnenemeyecek doğa kanunları gibi ele almaktansa, onlara yapay tarihsel olgular ya da adaletsizlik kalıntıları olarak bakma olasılığı daha yüksek.
Sayfa 704Kitabı okudu
...ister doğru olsun ister yanlış, ahlaki duyguları geleneksel topluluk, otorite ve saflık alanlarının dışına çekmek şiddetin azalması anlamına geliyor. Ve klasik liberalizmin gündeminde tam da bu var: bireyin kabilenin ve otoritenin boyunduruğundan kurtulması ve başkalarının özgürlüğüne ve esenliğine halel getirmediği sürece kişisel seçimlerin hoş görülmesi.
Sayfa 701Kitabı okudu
Peki, nasıl oluyor da ahlak alanında toplulukçuluktan, kutsallıktan ve otoriteden uzaklaşmak şiddeti engelleyici bir etki yapıyor? Nedenlerden biri toplulukçuluğun kabileciliği ve şovenizmi, otoritenin de devlet baskısını meşrulaştırabilmesi. Ama daha genel bir neden var; o da ahlak duygusu daraltılarak daha dar alanlara çekildiğinde geriye insanları cezalandırmayı meşru kılabilecek az sayıda ihlal tipi kalıyor. Özerklik ve hakkaniyet ilkelerine dayanan bir ahlaki temel var ve ister gelenekçi olsun, ister modern, liberal ya da muhafazakar, herkes bu temel ilkelerde birleşiyor. Devletin suikastçıları, tecavüzcüleri ve katilleri demir parmaklıkların ardına kapatma yönündeki şiddet uygulamalarına kimsenin itirazı yok. Oysa geleneksel ahlak anlayışını savunan kişiler eşcinsellik, edebe aykırı davranışlar, kutsala küfür, sapkın inançlar, edepsizlik ve kutsal sembollere saygısızlık gibi şiddet unsuru içermeyen davranışları bu listenin tepesine yerleştirmek istiyorlar. Gelenekçilerin ahlaki itirazlarının tatmin olması için, Leviathan'ın bu kişileri cezalandırması gerekiyor. Bunların hukuk kitaplarında birer suç olmaktan çıkarılmasıyla, otoritelerin elindeki insanları coplama, kelepçeleme, dayak, kapatma ya da ölüm cezası uygulama fırsatları hayli azalıyor.
Sayfa 700Kitabı okudu
Eski bir fıkrada adamın biri bir kadına bir milyon dolar verirse kendisiyle yatıp yatmayacağını sorar ve kadın bu konu üzerinde düşüneceği yanıtını verir. Adam bunun ardından yüz dolara kendisiyle yatıp yatmayacağını sorar ve kadın "benim nasıl bir kadın olduğumu sanıyorsun?" yanıtını verir. Bunun üzerine adamın yanıtı, "Bu konuda anlaşmıştık. Şimdi yalnızca fiyat için pazarlık yapıyoruz." olur. Bu fıkrayı anlamak, kutsal değerlerin çoğunda aslında kutsallığın sahte olduğunun farkında olmak demek. Verilmesi söz konusu olan ödünler örtülüyse, dolayımlanmışsa ya da başka bir çerçevede sunulmuşsa, insanlar uzlaşmaya daha kolay yönlendirilebilirler. (Bu fıkrada simgesel bir rakam olan “bir milyon dolar" kullanılarak, basit bir para alışverişi yaşamı baştan sona değiştirecek bir fırsata, yani milyoner olmaya dönüştürülüyor.) İlk kez hayat sigortası teklifi geliştirildiğinde, insanlar çok öfkelenmişti. Onların gözünde bu insan yaşamını parayla ölçmek ve eşlerin kocalarının ölümü üzerine kumar oynaması demekti; nitekim teknik açıdan hayat sigortasıyla yapılan tam da buydu. Sigorta sanayisinin büyük reklam kampanyaları yürütmesi ve bu ürünü kocanın dürüst davranarak artık hayatta olmayacağı bir dönemde ailesine karşı görevlerini yerine getirmeye devam etme sorumluluğunu yüklenme eylemi şeklinde yeni bir çerçeveye oturtması gerekecekti.
Sayfa 694Kitabı okudu
1.500 öğeden 361 ile 375 arasındakiler gösteriliyor.