sömürgelerden henüz kurtulmuş kurak ve bataklık içinde bir ülke düşünün... hüküm süren bu bataklık; sadece biyocoğrafik durumla sınırlı kalmayıp, ekonomik, siyasal ve ahlaki yönden de dibe saplanmışlığı temsil etmektedir. halk yoksul ve mutsuzdur...
bütün bu kaosun ve tükenmişliğin ortasında usul usul bir hareketlilik başlamıştır. bir avuç aydın insan, umutlarını ve mücadelelerini hiç kaybetmeden ülkelerinin istikbali için canla başla çalışırlar. zamanla değişim rüzgarı, arkasına halkın inancını da alarak kasırgaya dönüşür ve uyanış başlar...
çorak ve umutsuz finlandiya'yı "beyaz zambaklar ülkesi"ne dönüştüren bu mücadelenin, eğitimle ve halkın bilinçlendirilmesiyle başlaması elbette tesadüf değil. tersinden mantık yürütülürse; bir ülkenin bataklığa nasıl sürüklenebileceğini de anlamak mümkün.