En çok da onun umursamaz, kendinden geçmiş halinden tedirgin olmuştu. Birer yıldız gibi parlayan gözleri, omuzlarına dökülen dalgalı, kar beyaz saçları, göbeğine dek uzanan yine saçı gibi beyaz ve dalgalı sakalıyla saygı uyandıran bir hali vardı. Belki biraz da ürkütücü...
“Evet, insan ruhunu yenmek mümkün olmuyor. Dünyada hiçbir ordu bu kadar sürekli ayakta kalamaz. Sadece bugün 1800 şarapnel attık. Aylardan beri gece gündüz savaş gemilerimiz mevzilerini bombalıyor. Son derece hırpalanmış Türkleri koruyan Cenab-ı Allah’ larından ayırmak için başka ne yapılabilir!…”
Hiçbir șeyin lüzumsuz olmadığı bu dünyada güneş kaplanın, kuzunun, filin, sineğin, akrebin, kelebeğin, yılanın, güvercinin, tavşanın, aslanın, çiçeğin, meșe ağacının, dilencinin ve kralın üzerinde eșit derecede parıldar.
Hesapsız, haksız kazanılan paranın kaynağı belliydi: Ya birilerini, bir derneği, sendikayı veya vakfı sömüreceksin ya da devleti soracaksın... Hepsinde de kul hakkı yemeyi ve birilerine kazık atmayı gerektiren bir ahlak değişimi içine girmek zorundaydınız. Öyle yapanlar köşeyi dönüyorlar ve bugün yazık ki, "Adam" sınıfından sayılıyorlardı.
Sayfa 9 - Panama Yayıncılık, 11.Baskı, TÜRKİYEKitabı okudu