Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Şâzelî dervişleri bugün Batı'da da çoktur. Batılı aydınların önemli bir kısmı Şâzelî tarikatı yoluyla müslüman oldular. Bun- lar arasında René Guenon (Abdülvâhid Yahya), Michel Valsan, Frithjof Schuon (Îsâ Nûreddin), Martin Lings (Ebûbekir Sirâceddin), Titus Burckhart, Ian Dallas (Abdülkadir es-Sûfi) ve GaiEaton vardır. Bu meşhur isimler, Şazelî tarikatını Batılı çevreler- de bir ilgi odağı haline getirdi. Bu kişilerin çoğunun mürşidi Ah- med el-Alevî'dir. Onun kitapları Batılı müridleri aracılığıyla meşhur oldu. Bunların hemen hepsi Türkçeye ve birçok dile çevrildi. Daha hayatta iken yüzbinleri bulan müridleri dünyanın belli başlı merkezlerinde Aleviyye zâviyeleri açmıştır.
Sayfa 182
Tarikatin en önemli ilkelerinden birisi, her müridin bir iş sahibi olması gereğidir. Çünkü insan dünya ve ahiret arasındaki dengeyi korumalıdır. İnsanlardan hiç bir şey istememeli, takva sahibi olmalıdır. Hasanşâzeli zengin bir kişiydi. Çiftlikleri var- dı, insanlara, fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine yardım ederdi. Elbi- seleri güzel ve rahattı. Yemeklerin en iyisini yer, o zamanlar için büyük bir nimet olan soğuk su içerdi. Bir gün kaba ve kirli elbi- seler giyen bir kişi yanına geldi. Hasan Şâzelî'nin güzel ve pahalı elbiselerini görüp şaşırdı. Hasan Şâzelî'ye şöyle dedi: "Ey imam Allah'a bu elbiselerle ibadet edilmez." Hasan Şâzelî'nin yaşlılıktan gözleri görmüyordu. O yüzden o kişinin elbisesine dokundu. Kaba olduğunu anladı. Ona şöyle dedi: "Benim elbisem insanlara diyor ki ben size muhtaç değilim. Ama senin elbisen insanlara diyor ki ben size muhtacım."
Sayfa 180
Reklam
Şâzelî şeyhleri İbnü'l-Arabî'ye ve görüşlerine yakın ilgi gös- termiştir. Vahdet-i vücûd temel düsturdur. Şâzelî tarikatının beş esası vardır: • Gizli ve açık her işte takva üzere olmak • Sözde ve harekette Sünnet'e uymak • İyi ve kötü anlarda insanlardan bir şey beklememek •Büyük-küçük her işte Allah'a teslim olmak • Neşeli ve kederli zamanlarda daima Allah'a dönmek. Şâzelî dervişlerinde muhabbet çoktur. Hatta bazı Şâzelî şeyhleri "Bizim yolumuz nâfile ibadet yolu değil, aşk yoludur." derler.
Sayfa 179
Şâzeliyye'de dünya nimetlerinden kaçmak yerine, onları veren Mevlâ'ya şükür ifade etmek için nimetlerin kullanılması daha hoş görülür. Nitekim Şeyh Mürsî şükreden bir zengini sabre den bir fakire tercih ederdi.
Sayfa 178
Hasan Şâzelî hazretleri, kişinin bir şeyi seçmesi gerekirse, seçmemeyi seçmesi gerektiğini söyler.
Sayfa 178
Şâzelilik
Şâzeliyye tarikatına bağlanmak isteyen kişi önce geçmiş gü- nahlarına tövbe eder. Sonra imanını yeniler. Müridle şeyh dizle- ri birbirine değecek biçimde karşılıklı oturur ve iki elleriyle bir- birlerinin ellerini tutarlar. Şeyh, Fetih sûresinin 10. âyetini okur: "Sana biat edenler ancak Allah'a bîat etmiş olurlar. Allah'ın eli
Sayfa 177
Reklam
Şâzeliyye çoğu ulemanın bağlandığı bir tarikattir. Meselâ "Hikem-i Atâiyye" adlı bütün İslâm dünyasında meşhur olan eseri yazan Ataullah İskenderî bir Şazelî şeyhidir. Bu eser, tasavvufi düşüncenin inceliklerini kısa cümlelerle ifade eden temel bir kaynaktır. Kâmil bir insan olmanın yollarını gösterir. Ataullah İskenderi'nin Kahire'ye gitmesiyle birlikte tarikatın bir ayağı da Kahire'ye taşındı. Böylece birisi İskenderiye'den, diğeri Kahire'den devam eden iki silsile oluştu.
Sayfa 176
Kahvecilerin piri Hasan Şâzelî'dir. Bunun için Osmanlı'da kahvehanelerin duvarında şu levha asılırdı: "Her sabah besmeleyle açılır dükkânımız Hazreti Şazelidir pîrimiz, üstâdımız."
Sayfa 1744
Melamilik
Dervişin Allah'a dostluk yolunun üç aşamasıanlatılur: Tevhid-i ef'ål, tevhid-i sıfât, tevhid-i zât... Tevhid-i ef'ål, bütün işlerin ve hayat denen olaylar zincirinin aslında Allah'ın eseri olduğunu unutmamaktır. Yağmurun yağı- şından ölüme kadar her şey böyledir. Derviş her işi Hak'tan bil- meyi öğrenince işleri birlemiş olur. Tevhid-i sıfât, bütün sıfatların aslının Allah olduğunu gör- mektir. Yağmurda, karda, yazda, kışta, içte, dışta, kendinde, öte- kinde, kuvvette ve zaafta Allah'ı görmek esastır. Derviş bu birleme yolunda aslında kendini de birler. Şeffaf bir varlık olur. Nefsinin artığından arınır. Benlik perdesi aralanır, ruhunu göstermeye başlar. Benlik aradan çıkar. Nefsi ile ruhu birleştiği gibi, insan da Mevlâ ile birleşir. Böylece yaradılış gayesine erişir. Bu yolda çoğu insanın söz olarak tekrarladığını o yaşamaya başlar: "Lâ mevcûde illâ Hû." Yani, Allah'tan başka hiçbir varlık yoktur. Bu şekilde tevhid-i Zåt mertebesi gerçekleşir. Melâmî dervişi her olanı Allah'tan bildiği için hoşgörü sa- hibidir. Fakat bu hak ile bâtılı, doğru ile yanlışı birbirine karış- tırdığı anlamına gelmez. Çünkü hayır Allah'tan, şer ise insanın nefsinden gelir.
Sayfa 167
Bir Bektaşî gülbankı şöyledir:
Bism-i şah, Allah Allah! Akşamlar hayrola, hayırlar fethola, şerler defola. Müminler ber-murâd ola, münkirler mât ola, münafıklar berbad ola. Allah Allah! Demler dâim, cemler kāim, ibadetler sahih ve sâlim ola. Gönüller şâd ola, meydanlar âbâd ola, meclisler kūşad ola. Allah Allah!
Sayfa 151
66 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.