Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Profil
Öz varlığına kuş bakışı bakmayı başarabilen kimsenin görebileceği ilk özellik etrafını sarmış olan acziyettir.
Sayfa 15
Kalabalıklar sadece insanın kendini unutup oyalanmasını sağlar.
Sayfa 14
Reklam
Bindiği Dalı Kesmek
Fıkranın bel kemiği binilen dalın kesilmesidir. Dal insan ömrünün, hayatın sembolüdür. Dalın üstüne oturmak ise kişinin her an ömür sermayesinden harcamasını anlatır. Yaşanılan her yeni bir gün, bu sermayenin azalmasıdır. Dalı kesen balta ise insanın ömrünü heba eden, boş işler ve günahı simgelemektedir. İnsan gayesiz ve başıboş yaratılmış bir canlı değildir. Kendisine verilen akıl nimetini yerinde kullanırsa vaktin ne kadar değerli olduğunun farkına varır ve balta mesabesinde olan günah ve mâlâyani işlerden uzak durur
Sayfa 12
Ne zaman "şerh" kelimesini düşünsem aklıma ilk önce insan gelir. Nedense insanın bir muamma olduğunu ve bu sebeple tam manasıyla şerhedilemediğini, anlaşılamadığını düşünürüm.
Sayfa 7
Yunus sen bunda Meydan isteme Meydan içinde Merdaneler var.
Sayfa 199Kitabı okudu
gerçek kulu görmeden, bağlanmadan kulluk yolunda olması kolay değildir.
Kendi aklım var, neden birini takip edeyim" diyenlerin bir kısmı da tasavvufun tasavvuf kitaplarından herkes tarafından öğrenilebileceğini söylüyorlar. "Tasavvufa evet, tarikate hayır." diyorlar. "Tasavvufa evet, şeyhe hayır." diyorlar. Bu yaklaşım elbette geçersiz ve tutarsızdır. Zaten tasavvufun temeli kitaplardaki değil insanlardaki rehberliktir. Mürşid olma- dan terbiye de olmaz, irşad da... Okuma-yazmayı öğrenmek için bile öğretmenlere ihtiyaç var. Kişinin gerçek kulu görmeden, bağlanmadan kulluk yolunda olması kolay değildir.
Sayfa 193Kitabı okudu
Reklam
Meşhur sözdür: "İnsanların hayatlarında alıp-verdikleri nefesler kadar Allah'a giden yol vardır." Her insan yapısına, meşrebine göre bir yol seçebilir. Mesela Mevlevilik musiki severleri, sanatkâr ve ince ruhlu insanları daha çok cezbeder. Rıfâîlik girişken insanları kendine cezbeder. Nakşilik tefekkür boyutu olan deruni insanları kendine cezbeder.
Sayfa 190Kitabı okudu
Dilhâne harab oldu Yıkıldı turâb oldu. Her cânibi bâb oldu Vîrâne miyem bilmem.
Sayfa 187Kitabı okudu
Fincan ufak tefek ve pek alçakgönüllü. Cezve ise kibirli. Burnu havada. Fakat o büyüklenen cezve, mütevazı fincan karşısında eğilmek zorunda kaldı. Zaten fincan mütevazı olduğu için, insan cezvenin değil, onun alnından öper.
Sayfa 182Kitabı okudu
Şâzelî dervişleri bugün Batı'da da çoktur. Batılı aydınların önemli bir kısmı Şâzelî tarikatı yoluyla müslüman oldular. Bun- lar arasında René Guenon (Abdülvâhid Yahya), Michel Valsan, Frithjof Schuon (Îsâ Nûreddin), Martin Lings (Ebûbekir Sirâceddin), Titus Burckhart, Ian Dallas (Abdülkadir es-Sûfi) ve GaiEaton vardır. Bu meşhur isimler, Şazelî tarikatını Batılı çevreler- de bir ilgi odağı haline getirdi. Bu kişilerin çoğunun mürşidi Ah- med el-Alevî'dir. Onun kitapları Batılı müridleri aracılığıyla meşhur oldu. Bunların hemen hepsi Türkçeye ve birçok dile çevrildi. Daha hayatta iken yüzbinleri bulan müridleri dünyanın belli başlı merkezlerinde Aleviyye zâviyeleri açmıştır.
Sayfa 182Kitabı okudu
Reklam
Tarikatin en önemli ilkelerinden birisi, her müridin bir iş sahibi olması gereğidir. Çünkü insan dünya ve ahiret arasındaki dengeyi korumalıdır. İnsanlardan hiç bir şey istememeli, takva sahibi olmalıdır. Hasanşâzeli zengin bir kişiydi. Çiftlikleri var- dı, insanlara, fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine yardım ederdi. Elbi- seleri güzel ve rahattı. Yemeklerin en iyisini yer, o zamanlar için büyük bir nimet olan soğuk su içerdi. Bir gün kaba ve kirli elbi- seler giyen bir kişi yanına geldi. Hasan Şâzelî'nin güzel ve pahalı elbiselerini görüp şaşırdı. Hasan Şâzelî'ye şöyle dedi: "Ey imam Allah'a bu elbiselerle ibadet edilmez." Hasan Şâzelî'nin yaşlılıktan gözleri görmüyordu. O yüzden o kişinin elbisesine dokundu. Kaba olduğunu anladı. Ona şöyle dedi: "Benim elbisem insanlara diyor ki ben size muhtaç değilim. Ama senin elbisen insanlara diyor ki ben size muhtacım."
Sayfa 180Kitabı okudu
Şâzelî şeyhleri İbnü'l-Arabî'ye ve görüşlerine yakın ilgi gös- termiştir. Vahdet-i vücûd temel düsturdur. Şâzelî tarikatının beş esası vardır: • Gizli ve açık her işte takva üzere olmak • Sözde ve harekette Sünnet'e uymak • İyi ve kötü anlarda insanlardan bir şey beklememek •Büyük-küçük her işte Allah'a teslim olmak • Neşeli ve kederli zamanlarda daima Allah'a dönmek. Şâzelî dervişlerinde muhabbet çoktur. Hatta bazı Şâzelî şeyhleri "Bizim yolumuz nâfile ibadet yolu değil, aşk yoludur." derler.
Sayfa 179Kitabı okudu
Şâzeliyye'de dünya nimetlerinden kaçmak yerine, onları veren Mevlâ'ya şükür ifade etmek için nimetlerin kullanılması daha hoş görülür. Nitekim Şeyh Mürsî şükreden bir zengini sabre den bir fakire tercih ederdi.
Sayfa 178Kitabı okudu
Hasan Şâzelî hazretleri, kişinin bir şeyi seçmesi gerekirse, seçmemeyi seçmesi gerektiğini söyler.
Sayfa 178Kitabı okudu
Şâzelilik
Şâzeliyye tarikatına bağlanmak isteyen kişi önce geçmiş gü- nahlarına tövbe eder. Sonra imanını yeniler. Müridle şeyh dizle- ri birbirine değecek biçimde karşılıklı oturur ve iki elleriyle bir- birlerinin ellerini tutarlar. Şeyh, Fetih sûresinin 10. âyetini okur: "Sana biat edenler ancak Allah'a bîat etmiş olurlar. Allah'ın eli
Sayfa 177Kitabı okudu
65 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.