“Her bakımdan ve her yönden parçalanıyoruz... Evde, dışarıda, dolaşırken, çalışırken, oyun oynarken: yaşamın kendisi mekânsal ve toplumsal olarak parçalara ayrılmış durumda”
Kültürümüzdeki birey, kendisini bir fonksiyon ya da statü idealine ulaşma yolunda harcadığından sürekli bir tehlike içindedir. (Goffman 2006). Dünya evet diyen ve kendinden veren insanlardan oluştuğu için, Nietzsche "ideal" dünyayı bir yalan olarak değerlendirmiştir . (Nietzsche, Ecce homo 1980).
Dahası bizler modern köleler ve hizmetkarlar olduğumuzu bile inkar etmekteyiz. Prangalarımızı artık hissetmiyoruz.
İşte bu yüzden de bu hizmetkarlığa ve itaate karşı olan savaşımız bu kadar zor.
Toplama kamplarında sadece İnsaniyete sahip insanların kimlik çalması bedensel imha yoktu. Nihai amaçları insan hassasiyetini ve kişiliğini tahrip etmekti. Onlar kendilerini, kendi gerçek kimliklerine sahip olmayan bu yüzden diğer insanların da ona sahip olmaması gerektiğine inandıran kişilerdi. İntikam için kendi gerçek kimliklerini ortaya çıkarabilecek her şeyi yani başkaları içinde yatan kendi yabancılarını öldürdüler.
İtaat yıkıcıdır, düşünceyi sınırlar ve gerçeği yalanlar.
Gerçeğin bütünlüğü sınırlandırılamaz ve sadece güçlü olanların dar perspektifine indirgenemez. Daha iyi bir dünya kayıp bir cennetin fantezisi değildir. Körleşmiş itaat kırıldığında ve gerçek kişiler arası empatiye dönüştürüldüğünde daha iyi bir dünya görünür hale gelir.