Profil
Kendi kabuğuna çekilmiş, tahsisat paylaşmakla meşgul, saray cüsseli üniversiteler değil; hukuk doktrini, dünya görüşü, millet anlayışı, sanat sistemi ortaya koyan, bir kelime ile milletimizin kültürünü yoğuran üniversiteler.
çok tanıdık geldi bana
Avrupa aydınlarının ayırıcı vasfı kapitalizme düşmanlık. Nereden geliyor bu düşmanlık? Kaynaklar artmış, hayat seviyesi yükselmiş, boş zamanlar fazlalaşmıştır. Gelişen kapitalizmin en mühim özelliklerinden biri de eğitimin, bilhassa yüksek öğretimin yaygınlaşması. Herkes yüksek öğretim peşinde. Ama yüksek öğrenim yapanlar alındıkları işlerde başarı gösteremiyorlar. Bu bir dengesizlik doğurmaktadır. Şöyle ki iş bulamayan veya alındığı işte başarı göstermeyen üniversiteliler hazırlanmadıkları sahalara yöneliyorlar. Toplum, belli bir mesleği olmayan aydınlarla doluyor: bir gayrı memnunlar ordusu. Memnuniyetsizlik kin doğuruyor. Kurulu düzeni yerme biçiminde beliriyor bu kin.
Üniversite öğrenimi çok yararlı olur. -Hiç kuşku yok, o size hayatınızı kazanmada yardımcı olur. Ama size nasıl yaşanacağını öğretmez. Siz bir psikoloji öğrencisisiniz. O size belli durumlarda yardımcı olabilir. Fakat siz psikoloji ile yaşayabilir misiniz? Hayat ancak eylem halindeki gerçeği yansıttığı zaman ismine layıktır. Hiçbir üniversite size nasıl yaşanması gerektiğini ve ölüm anı geldiğinde: "İyi yaşadım, tekrar yaşamaya ihtiyacım yok" diyebileceğiniz şekilde yaşamayı öğretemez. Birçoğumuz yeniden yaşayabilmeyi arzulayarak ölürüz. O kadar çok hata işlenmiş, o kadar çok şey yapılmadan bırakılmıştır ki. Birçok insan bitkisel bir ömür geçirir ama yaşamaz. Onlar sadece deneyim biriktirir ve belleklerini zenginleştirirler.
Akaşa Yayınları, 31 Temmuz ~2015Kitabı okudu
Şu üniversite seçme işi ne zormuş ya Liste yapayım dedim 35 tane yer yazmışım 24 de düşürmem gerek neyse diyorum şunu çıkartayim fakültesi çok güzel oranın diye vazgeçiyorum neyse bari şu olsun diyorum oranın konumu güzel festival düzenleniyor diye vazgeçiyorum
"Çünkü üniversite demek, kullanılmayan müthiş bir özgürlük alanı demek."
Sayfa 13 - Metis YayıneviKitabı okuyor
Topluma ve geleceğe kendileri şekil vermek isteyenler, üniversitenin özelliklerine tahammül edemeyebilir. Ancak üniversite özerk olduğu ölçüde üniversitedir, özerk olduğu ölçüde işlevlerini yerine getirebilir.
Akademisyenler, gençleri hizaya sokmak için değil, bu ortamı zenginleştirmek ve derinleştirmek için oradadır.
Bütün varlığımı edebiyata adamış olduğum için üniversitede ilgimi çeken bir bilim dalı yoktu. Hatta bugün bile akademik kuruluşlara kuşkuyla bakarım. Emerson'a ait, iyi kitapların en iyi üniversitenin yerini tuttuğu görüşü gözümde hiçbir zaman geçerliliğini yitirmediği gibi bugün hâlâ üniversite ve lise diploması olmadan da son derece iyi bir felsefeci, tarihçi, dilbilimci, hıkukçu ya da her ne ise olunabileceğine inanırım. Bir sahafın bi profesörden daha çok kitaptan anladığına, bir antikacının sanat tarihçisinden çok daha fazla bilgisi olduğuna gündelik hayatımda defalarca tanık olmuşumdur; hangi alanda olursa olsun, yeni düşünceler, yeni buluşlar çoğunlukla akademik uzmanlığı olmayanlardan çıkmıştır. Akademik kuruluşların ortalama yetenekler için birtakım pratik yararları olabilir ama diğer yandan insanların üretkenliklerinin önünde de ayak bağıdırlar. Hele altı-yedi bin kişinin öğrenim gördüğü, hocayla öğrenci arasında ki o yüz yüze verimli ilişkinin bu yüzden ta baştan engellendiği, bir de üstüne üstlük geleneklere bağlılığıyla zamanın çok gerisinde kalmış bizim Viyana'daki gibi bir üniversitede kendi dalını bana sevdirecek tek kişiye rast gelmemiştim. Dolayısıyla kıstasım en fazla hangi bölüm ilgimi çeker sorusundan ziyade, hangi bölüm beni az yorar, bana ilgi alanlarım için maksimun zaman ve özgürlük sağlar oldu.
Sayfa 106Kitabı okudu
33 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.