Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Profil
Annemin kanaviçeden tablosuyla bakışıyorum. Tarih 1982 olarak düşülmüş kenarına. Henüz evlenmemiş, babam ihtimali ortalıkta yokmuş dahi, belli. Bir dal işlemiş, üzerine dört tane kuş kondurmuş. Dal çiçekler içinde. Bahar gelmiş o da belli. O sırada bilmese de bu dört kuş, dört çocuğuna işaret ediyor, öyle bence yani lamı cimi yok. Dal da baba gibi hani. Annemi işlemesine bakınca görsel olarak bulamayabilirdik belki ama ilmek ilmek, emek emek bizi bir çerçeveye sığdırmış, bulması zor değil bu yüzden. Hah, evet, işte o, çiçekler… Geçenlerde Deli Tarla’yı okurken bir kısmı bizim aileye denk düşen bir hikaye ile karşılaşıp onlara bir sayfanın fotoğrafını atmıştım da “Baban da yanımda, okudum gözleri doldu. Gelirken getir o kitabı.” demişti annem. Düşünüyorum da bu kanaviçeden tabloyu da okusalar onun gibi… Hem çok daha deli bir ürün çıkabilir bizim tarladan. Ah ah… Sular seller… Merakıma yenik düşeceğim, inşallah. Şimdilik tarihe notu düşmüş olayım: 2024.
… Mûtenâ
+ “Nasılsınız?” cümlesiyle bir çırpıda yanında bitivermişti küçük kız. Kelime dudakları arasından kayarken, ayakları da aynı hızla adımlarını taşımıştı sanki yamacına. İki hareket aynı anda vuku bulmuş, birbirine diş geçirmişlerdi aynı zamanda. Sorunun muhatabı olarak, bu cıvıltı üzerine, özenle yerleştirdiği kolunu koltuktan çekti, baş parmağını
Reklam
... Âhû
Yaklaşık bir saat öncesi: Hâlihazırda, düzenli olarak kullanmadığım, yani fazlaca aşinası olmadığım ve de bana fazlaca aşina olmayan bir yerde yürümem gerekti bugün. Arabaların geçtiği bir ana yolun kaldırımı. Kaldırımın bir tarafı araba yoluyken diğer tarafında müstakil evler ve de doğal şekilde oluşmuş yeşillikler var. Ağaç, sarmaşık, ot, çiçek…
Ciğerpâre
“Bunu kimseye anlatamadım, sadece sizinle paylaşıyorum.” diyor; gözlerinden akan yaş selinin arasında, dudaklarını mecalsizce kıpırdatarak ve böylece kelimelerinin düğümünü çözüp onlara bir çıkış, bir yol, bir anahtar bularak. Damlalar nasıl oluyor da daha aklında belirmeden bende doğuyor biliyorum: gözleri, daha içeriye girer girmez onları ele
Efzâ
Cümlemin sonuna yerleşen noktayı çoğaltıyorum. Birken iki oluyor ve ardından üç. Son iken, bekleyene dönüyor. Bu artışın tek başına, aklımda yer bulamayacağı farkındalığını gün yüzüne çıkarmamışken henüz; taşıyamadığımdan, boşluğa akıyorlar hemen; o tanelerin dizili olduğu tesbihin ipi kopunca nasıl dağılıyorsa boncuklar, öyle saçılıyor noktalar,
Reklam
Yaşamaya, Bilmeye ve Olmaya.
( Dedim ki sonra,
Özgür Ş.
Özgür Ş.
) … Adımını beton zemine attığı andan önce keşfetmişti dışarıda yağmurun yağdığını zira ilkin yere değil havaya bakardı çıkmadan önce. Ötelerden gelen bir iştiyakla severdi yağmuru ve de sevmeyenlere inatla. Soğuk havayı, güneşi, sisi… Tabiat bir yaşam mücadelesi veriyordu ve olumsuz hava koşullarında öylece surat asıp
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.