Louise Barrett
Bu eseri uzmanlık alanım adına okuduğumu söylerek başlamak isterim. Eser de hayvan davranışlarının ve hayvan davranışlarının çevreyle olan etkileşimlerini ayrıca insan davranışlarının mantığının hayvan davranışları üzerinde ki yansımalarını irdeliyor yazarımız. Eser de biyoloji, psikoloji ve sosyoloji bilim dallarının homojenize karışımını bulabiliyoruz okuyucu olarak. İnsan beyninin, hayvan beyninden neden farklı olarak düşünüldüğü ve antropomorfizmle yani insan biçimcilikle biz insanların hayvanları incelerken bile onları insanlarmış gibi düşünerek incelediğimizi farkediyoruz. Bu sebeple dikkat edecek olursanız duygusal davranışları, insan davranışlarını hangi hayvanlar daha fazla sergiliyorsa insanların gözünde o hayvanlar daha farklı bir konumda nitelendiriliyor. Bu eseri okumanız için belirli bir biyolojik birikmişliğinizin olmasının faydalı olacağını söyleyebilirim. Eser yüksek miktarda bilgiyle okuyucuyu boğmuyor fakat en sevdiğim yazım tarzı olan okuyucuyu sorgulatan, meraklandıran ve okurken düşündüren bir yazıma sahip. Bu etkileşimin alındığı eserlerin okuyucuyu daha iyi geliştirdiğine inanıyorum. Sevgiyle ve kitapla kalmanızı diliyorum. :)
Zekâ, kültür ve sosyal hayat gibi "insan"a ait kavramların aslında öyle olmadığını gösterdi. Bir çırpıda bitecek bir kitap, yanınızda not defteri olmadan okumayın
Canlılar yaşamlarının ilk yıllarında ebeveynlerin bakımına muhtaçtır. Eğer yavrular, ebeveynlerine itici gelirse, yani sevimli bulunmazsa ebeveynler tarafından terk edilebilirler. Bu durum geniş çapta yaşanırsa tür yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Dolayısıyla sevimlilik durumu evrimsel süreçte önemli bir rol oynar. Ebeveynlerine çekici gelmeyen genler bir sonraki nesle aktarılamaz, çekici gelen genler ise doğadaki gen havuzunda yerini alır. Böylece ormanlık alanlarda karşılaştığımız bir sincap yavrusundan yeni doğmuş bebeklerimize kadar yaşama yeni başlamış tüm hayvanların ortak özelliği olan sevimli olmak, belki de hayatta kalma mücadelesi açısından karşılaşılan ilk sınavdır.