(…) Diyarbakır/Pir Hüseyin’de anıt diken Akkad kralı Naram-Sin’in yolundan giden III. Şalmaneser, Dicle’nin kaynağındaki Birklinçay, Fırat’ın batısındaki Gaziantep/Kenk Boğazı ve Kozan/Ferhatlı’da; Sennaherib Cudi Dağı’nda ve III. Tiglat-pileser de Antakya/Karabur’da kendilerini taşlar üzerine resmettirmişlerdir.
Sayfa 191 - İletişim Yayınları - 7. Baskı - Eski Assur KrallığıKitabı okudu
Maraş ve Urfa'da yenilen, Antep'te ve Kilikya'da sıkışık duruma düşmüş olan Fransızlar, 1920 Mayıs'ının başından itibaren önce İstanbul Hükümeti ile onun aczi anlaşılınca, Ankara ile temas aramaya başladılar. Bundan dolayı İstanbul'dan Ankara'ya, "Bir binbaşı ile bir sivil geldi", fakat bunlarla yapılan konuşmalardan bir sonuç alınamadığı için ayın sonlarına doğru "Suriye fevkalade komiseri namına hareket eden", de Caix Robert'in başkanlığında bir heyet Ankara'ya gelmiş ve yirmi günlük bir mütareke imzalamıştı. Buna göre 29/30 Mayıs gece yarısından itibaren "Bütün Fransız cephesinde" yirmi gün için düşmanlığa son verilecek, Pozantı ve Sis'te (Kozan) bulunan Fransızlar, silahları ve eşyalarını da götürmek suretiyle Adana-Mersin şimendifer hattına, Antep şehri içindeki Fransız kuvvetleri de şehrin dışındaki Fransız ordugâhına çekilmiş olacak, düşmanlığın kesilmesinin ilk on günü içinde Pozantı, Sis ve Antep'in boşaltılması işi sona ermiş bulunacak, esirlerin değiştirilmesi işine ise düşmanlığın kesildiği ilk günden itibaren başlanacaktı. Konuşmalar sırasında Mustafa Kemal Paşa, "Milli sınırlar içinde olup Fransızların işgali altında bulunan" bölgelerin baştan başa boşaltılmasını istemişti. Fakat Fransız delegeleri, bu husus için yetki almak üzere Paris'e gitmeleri gerektiğini ileri sürdüler. Bununla beraber Mustafa Kemal Paşa'ya, Fransızların Adana ve çevresini boşaltacakları kanaati gelmişti.
Sayfa 199
Reklam
Fransız zulüm ve işkencesi o kadar dayanılmaz bir hal almıştı ki, Mustafa Kemal Paşa, bazı gerçekleri "İtalyan Ajansı vasıtasıyla bütün dünyaya duyurmak için, Refet Bey'e (Paşa/Bele), 31 Mart 1920'de bir yazı gönderdi. Bu yazıda, "Adana'nın ahvâl-i umumiyesi günden güne fenalaşıyor. Fransızlar Maraş ve Urfa'da yaptıklarını" burada da uygulayarak Ermenileri silahlandırıyorlar. Bunlar Müslüman ahaliye saldırmaktadır. Nitekim Kozan çevresindeki bazı çiftlik ve köyler, Ermeni jandarma ve gönüllüleri tarafından baştan başa yakılmıştır. Bu köylerden kaçarak kurtulabilenlerden bin yedi yüz ellisi Ceyhan ve bin beş yüzü de Karsantı taraflarına göç etmişlerdir. Yaşları elverişli olan bütün Ermeniler silahlandırılırken Türklerden bir tek jandarma bile yazılmamaktadır. Kozan yöresinde bulunan bir Fransız binbaşısının yaptığı kötülük ve yapılanlara karşı gösterdiği tolerans ise anlatılamayacak derecededir. Adana'daki Türk memurları, bu durum karşısında görevlerini yapamıyor ve istifa ediyorlar.
Sayfa 195
Sadarat-i Uzma Mektubi Kaleminden Adana Vilayetine:
Osmaniye ve bahçe kazaları ile bunların çeşitli köylerinde olayların halen devam etmekte olduğu Çeçen Avşar vs aşiretlerin zaman zaman yağmacılık maksadıyla Sis (Kozan) Sancağı'nın Sis, Kars (Kadirli) ve Haçin (Saimbeyli) kazalarına tecavüzde bulundukları ve yolları üzerindeki köyleri tahrip ettikleri Hatta i, bunların Sis ve Kars'a yönelik saldırılarına memur zabıta ve ahalinin bir miktar redif askeri ile birlikte binbir zorluk ve fedakarlıklarla karşı koymaya çalıştıkları. Gittikçe artmakta ve yayılmakta olan benzeri olayların önüne geçebilmek için bölgeye nizamiye taburları ve süvari bölükleri gönderilmesi gerektiği. (21.04.1909)
Sayfa 47 - Gençlik Kitabevi YayınlarıKitabı okuyor
111. “Koza”n, gerçeğin âlemine uçacak güce eriştiremiyorsa seni, ancak mezarın olur!
1 Haziran 1336 (1920)'da Türk ve Fransız murahhasları arasında 20 günlük bir mütareke imzalanmış ve 2 Haziran günü Fransız işgal kuvvetleri on beş binden fazla Ermeniyi Kozan'dan Adana'ya nakletmişlerdi. Mesnil Taburunun Türkler tarafından esir edilmesi üzerine mütareke şartlarına riayet etmeyen Fransızlar 12 Haziran'da Kâhyaoğlu'nda 70-80 kişi, 15 Haziran'da Camili ve Dedepınarı köylerinde 225'ten fazla Türk'ün Ermeniler tarafından katledilmesine göz yummuşlardı. Bu olaylar üzerine Adana içindeki Türkler, tamamen imha edilmelerine göz yumulacağını anlamış bulunuyorlardı. Bilhassa Milli Kuvvetlere iltihak etmiş bulunan şahısların aile efradı zor durumda bulunuyordu.
Sayfa 3 - Kaç-Kaç, 10 Temmuz 1336 (1920); Adana’nın İşgal Tarihinde Acı Bir Hâtıra: Kaç-Kaç GünüKitabı okudu
Reklam
339 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.