Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kozan’ın en sevdiği konuydu. Birinci kata varmışlar, bankoların arasından geçiyorlardı. Üç yanı siyah mermerle kaplı asansör kapısını gösterirken Kozan, düşüncesini değil, ama düşünmesi gerekeni söyledi. “Avrupa’ya ilk giden Türklerin çoğu köylüydü ve herhangi bir kenti bile görmemişlerdi. Köyde at arabası kullanırken Avrupa’da Mercedes’e bindiler. Ama Mercedes’i de at arabası gibi kullandılar. Ancak onların çocukları, çevrelerine daha kolay uyum sağlayabildiler. Onların en büyük soruysa evlerinin Türkiye, sokağınsa Avrupa olmasıydı. Her Türk evi, Türk toprağı gibiydi. Çok büyük zorluklar da yaşandı ama şimdi Türkiye, Avrupa’nın bir parçası.”
Eğer Kozan'ın mesleği bir pezevenklik olsaydı ilişkileri mükemmel derecede ilerlerdi.
Reklam
Bazı insanlar, inanması ne kadar güç olursa olsun, zihinlerini boşaltabilirler. Bilgiler, deneyimler, duygular, kişilik özellikleri buharlaşır. Unutmak, var olanı yok etmektir. Geriye sadece hayatı sürdürmek için gerekli olanlar kalır. Kozan, zihinlerini kesip biçen ve bir terzi titizliğiyle bedenlerine uygun bir balıkadam kıyafeti dikebilen ender insanlardandı.
Nasıf, kırk dokuz yaşındaydı. Kapalıçarşı çocuğuydu. İstanbulluydu. Ama Kozan, İstanbul’a gerektiğinde Konstantinopolis diyecek kadar haindi ve Kapalıçarşı’daki bütün dükkânları satın alıp bir center kurmanın hayaliyle uyuyordu. Hiçbir şeye saygısı yoktu.
6 Şubat’ta, Osmanlı’nın eski Stockholm Büyükelçisi ve Osmanlı bürokrasisinin yıldız isimlerinden, âyan üyesi Kürt Şerif Paşa, birdenbire sahneye Kürt heyeti başkanı olarak çıkıp İngilizlerin telkiniyle Diyarbakır, Harput(Elazığ), Bitlis vilayetleri ile Musul ve Urfa’yı kapsayan bir Kürt devleti istedi….. ……26 Şubat’ta Ermeniler “Büyük Ermenistan” istedi. Bu devlet; Adana, İskenderun, Maraş, Kozan, Osmaniye, Erzurum, Bitlis, Van, Diyarbakır, Harput, Sivas, Trabzon ve Rusya Ermenistanı’nı kapsıyordu. Aharonyan’ın heyeti, “Erivan Ermeni Cumhuriyeti”ni, Bogos Nubar’ın heyeti bütün Ermenileri temsil ediyordu. İngilizler, Kürt ve Ermeni haritalarının çakışmasından doğacak anlaşmazlıkların kendi planlarını aksatmasını önlemek için Kürt Paşa ile Bogos Nubar arasında bir antlaşma yapılmasını sağlayacak, böylece ortaya Artvin'in Kürdistan sınırları içinde yer aldığı ilginç bir harita çıkacaktır.
Çocukluğumda oyun havasına benzeyen üç kırık havayı her dinlediğimde burnumun direğini sızlatırdı. Birisi Halime Kız, diğeri İp Attım Ucu Kaldı, öbürü de Kozan Dağı… Dinlerken parmaklarınız şıklamaya, omuzlarınız oynamaya başlar ama birden bir hüzün çöker ellerinize, ayaklarınıza, omuzlarınıza, parmaklarınıza… Bu kez oynadığını düşündüğünüz hareketleriniz bir ağlayışa, bir haykırışa, bir tezekküre ve tefekküre dönüşür. Omuzlarınız düşer, parmaklarınız ağlar, gözleriniz akar.
Sayfa 53 - Dursun ÇiçekKitabı okudu
Reklam
Tayin etmemişler daha fenasıni yapmışlar Linç etmişler
İçerde duydum ki, Hancıları Kozan Memleket Hastanesine yatırmışlar. Hancılar, sanırsam birkaç ay hastanede yattı
Kozan cezaevi. Söz vaktinde açılır misali
1950 yılının nisan aylarıydı. Ben içerdeyim. Ağalar benim için Çukurovada inanılmaz, alçakça bir cadı kazanı kaynatıyorlardı. Ne Rus casusluğum kalıyordu, ne telsizle konuştuğum. Öyle bir vatan haini idim ki, üstüme hain yok.
Adı Osman Hilmi Özdil. Kod adıyla Kozanlı Ömer. Adana, Kozan doğumlu.
Atatürk üstüne, Kurtuluş Savaşı üstüne çıkan türküler de çoğu zaman çiğnenmiş yurt parçalarından çıkıyordu. Karalı yağlık karası Adana Kozan arası Ben öpmeye kıyamazdım Ak göğsü süngü yarası
Reklam
1950'de Komünist Parti'yi kurmaya teşebbüs su­çundan kısa süre Kozan Cezaevi'nde tutuklu kaldı. 1951'de (1963'te "siyasal nedenlerle" çıkarılıncaya kadar çalışacağı) Cumhuriyet'e girdi; köşe yazıları yazdı, ses getiren röportajlar kaleme aldı. Bugün kullandığımız anlamıyla "söyleşi" anlamına gelen değil, bir edebi tür olarak, yazarlık maharetini sonu­na kadar gösterdiği röportajlardı bunlar.
Zaman dost, zaman düşman. Zaman sensin, zaman senin kozan.
Kozan'ın Aslanlı Köyünde, ocak kutlu sayılır. "Kürtler" denilen ve Türkçeden başka dil bilmeyen ve Avşar'larla yakın hısımlıkları bulunan bu köylülere göre, ocakta daima bir taş bulunması uğur getirir. Buna "Uğurtaşı" derler. O taşın orada bulunması "Yorasa" (uğur ve iyilik alâmeti) sayılır.
Sayfa 72 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
415 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.