Öyleyse kilisenin konumunu aklımızda tutalım: önemi haiz renkler sırasıyla, siyah mor, kırmızı ve beyaz. Sarı ve maviyi soytarıların kıyafetlerine kalırken, ikisinin karışimından doğan şüpheli ayrıcalık yani Tanrı'ya değil Doğa' ya ait olan yeşil de salataların payına düşecektir.
Dünyada her şey, beyazın korkutucu değişmezliği üzerine fırlatılan yaratıcı ve ihtimamlı bir miktar siyahın sonucu değil midir? Kim ki bunu, hem de mümkün olan en erken zamanda, deneyimlemez, hiçbir şey öğrenemez.
Geceye gelen her şey ne denli siyah olursa olsun, hepsi birbirine benzeyecek değildir. "siyah, siyahtır", evet ama siyahlar arasında gizli ve şehvetli farklar bulunur. Sonuçta, hep bir parça umut kalıyorsa, bundandır
dedemden ogrendigim “insan olmak” kendi mutlu oldugun seyleri yanindakilere de iletmektir. insan, kendisine olmasini istedigi herhangi bir seyi bir baskasi için de ayni siddette isteyebiliyorsa “insanim” diyebiliyor.